Osman Yüksel Serdenğeçti
- Katılım
- 13 Şub 2021
- Mesajlar
- 4,903
- Çözümler
- 1
- Tepkime puanı
- 473
- Puanları
- 83
- Konum
- Türkiye
- Web sitesi
- tarihbilinci.com
- Meslek - Branş
- Tarih Öğretmeni
Osman Yüksel Serdenğeçti
Asıl adı Osman Zeki Yükseldir. Yayımladığı meşhur Serdengeçti dergisinden ve bu dergide Serdengeçti imzasıyla kaleme aldığı yazılarından dolayı Serdengeçti olarak tanınmıştır. Osman Yüksel, Antalyanın Akseki ilçesinde Hacı İlyas Mahallesi Medrese Caddesinde 26 Temmuz 1917 tarihinde dünyaya geldi. Osman Yükselin Ailesi Babası Hoca Ahmet Salim Efendi, annesi ise Emine hanımdır. Aynı zamanda müftülük sıfatını da üzerinde taşıyan Hoca Ahmet Salim Efendinin Esat ve Hasan Selami ismini koyduğu iki oğlunun ardından Osman Yüksel dünyaya gelmiştir. Anne ve babasının Aksekide yetişen nüktedan insanlar olduğu bilinmektedir. Eski ve büyük bir geçmişe sahip olan Osman Yükselin ailesindeki fertler ekseriyetle yüksek tahsil yapmış kişilerdir. Aralarında bir zamanların Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki, eski müftülerden Hacı Salih Efendinin de bulunduğu Aksekinin âlimler yetiştirmiş köklü sülalelerindendir. Osman Yükselin babası Hoca Ahmet Salim Efendi, oldukça kültürlü, devrin gerçeklerine vakıf, durmaksızın okuyan, iyi derecede İslami eğitim almış bir insandır. Bununla birlikte Kurtuluş Savaşında Aksekide vatanperver halk hemen Akseki Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini kurduğunda cemiyetin kurucuları arasında Hoca Ahmet Salim Efendi de yer almıştır. Genç yaştan itibaren isminin önüne müftü sıfatını ekletmeyi başaran Hoca Ahmet Salim Efendi, yaşadığı çevresinden farklı olarak geniş bir ufka sahiptir. Zaten bu ileri görüşlülüğü, çocuklarının öğrenimleri konusunda verdiği mücadele ile de kendini gösterecektir. Ailede Aldığı Eğitim Osman Yüksel, çocukluklarında babasının akşamları evlerinde bütün evlatlarını etrafına toplayarak Muhiddin-i Arabi, İmam-ı Gazali, Hasan-ı Basri, Beyazıd-ı Bestami gibi İslam âlimlerinin eserlerinden pasajlar okuduğunu ifade etmektedir. İnanç yüklü bu babanın evlatlarının yetişmesi için gerçekleştirdiği samimi çırpınışlar ilerde meyvelerini fazlasıyla verecektir. En büyük oğlu Esat Yüksel, Diyanet İşleri Başkanlığında görevli olarak ülkesine hizmet edecek ve oradan emekliliğe ayrılacaktır. İkinci oğlu Hasan Selami Yüksel, hukukçu olacak ve devletin önemli kademelerinde görev alacaktır. Osman Zeki Yüksel de Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinin Felsefe bölümüne girecek, ancak siyasi sebeplerden dolayı okulu bitirmemesine rağmen, yaşamı boyunca birçok başarının altına imza atarak ailenin artı hanesinde yerini alacaktır. Küçük kardeşi Müstecabi Yüksel ise doktor olarak yaşamını sürdürecektir (Yılmaz, 2001,19). Yaşadığı Çevreye Bakışı Osman Yüksel, tabiata karşı hre zaman hassas olmuştur. Abisi Hasan Selaminin kızı olan yeğeni Emine Bağlı, amcasının tabiata karşı hassas olduğunu aktararak, onun çiçekleri-böcekleri incelediğini ve tefekkürde bulunduğunu söylemektedir. Bunun doğal bir sonucu olarak küçük yaşına rağmen bağ-bahçe ile ilgilenmek ve ailesine ait keçileri sağmak Osman Zeki Yükselin en büyük zevki olmuştur. Kendisini bir dağ çocuğu olarak adlandırmasının da bundan kaynaklandığı belirtilmektedir. Kendisi Dağlara Dair yazısında şöyle demektedir: Ben bir dağ çocuğuyum. Küçük bir dağ kasabasında dünyaya gelmişim. Hayata gözlerimi açtığım zaman ilk gördüğüm manzara dağ olmuş. İlk aldığım hava dağ havasıdır. Lamartin; tabiatla insanlar arasında bir nevi akrabalık vardır der. Benim dağlarla akrabalığım çocukluğumdan başlar; onun içindir ki dağ, dağlar bende ikinci bir tabiat halindedir. Dağsız bir arazi, hele dağsız bir vatan düşünemiyorum (Serdengeçti, 2000, 115-117). Kendisini dağ çocuğu olarak ifade eden Osman Yüksel, öğrencilik döneminde Aksekiye gittiği zaman sürekli saman kokuları arasında yıldızlara bakarak uyuduğunu ve bağ evlerinde ay aşığının altında roman okuduğunu anlatmaktadır. Hatta Dağlar Gibi diye bir şiir de yazmıştır. Eğitim Hayatı Doğumu 1. Dünya Savaşı sonuna denk gelen Osman Yüksel, çocukluğunun Milli Mücadele heyecanıyla geçtiğini şu ifadelerle anlatmaktadır. İlk mektepte okuduğumuz kıraat kitapları, zorla gasp edilmiş, alçakça çiğnenmiş bir vatanın yakılmış, yıkılmış bir yurdun hatıralarıyla dopdoluydu. Zafer neşidelerinin yanında, sönmüş ocaklar, yıkık mabedler, malul gaziler gördük. Okuduklarımız gördüklerimize uyuyordu. Milli Mücadele heyecanı Kuvayi Milliye ruhu körpe dimağlarımızda silinmez akisler, derin izler bıraktı. Sonradan bu ruh yavaş yavaş gevşedi. Yerini sert, kaba bir materyalizme, kör bir putperestliğe bıraktı. Milli Mücadele heyecanı söndürüldü. Kuvayi Milliye ruhu öldürüldü (Serdengeçti, 2000, 6-7). Osman Yükselin ilkokul sıralarında başlayan vatan-millet aşkı ileride çıkacak olan Serdengeçti dergisinin habercisi olarak değerlendirilebilir. Osman Yüksel, ilkokulu bitirmesinin ardından ailesi tarafından Antalyaya ortaokul ve liseyi okumaya gönderilmiştir. Yeğeni Emine Bağlı, liseyi Antalyada okuyan amcası Osman Yükselin son sınıfı ise Ankara Atatürk Lisesinde okuduğunu söylemektedir. Ortaokulda öğrenim gördüğü süre içerisinde günlerini sürekli okuyarak geçiren Osman Yüksel, ağırlıklı olarak Mehmet Akifin, Yunus Emrenin ve Mevlananın kitaplarını okumuştur. Ayrıca yabancı yazarların eserlerini dikkatlice takip etmekle birlikte, dünya klasiklerine ise ayrı bir ilgi ile yaklaşmıştır. Osman Yüksel, okuduğu bu kitaplar sayesinde kendi kendine milliyetçi, muhafazakâr ve hümanist düşünceler pompalayacak, bu doğrultuda fikri bir açılım yakalamıştır. Beni günlük gelici geçici şeylerden, ferdiyetin dar çerçevesinden kurtaran: bana mücadele heyecanı, cemiyet ve cemaat şuuru veren Mehmet Akif olmuştur Eğer karşımıza öldüremedikleri, saklayamadıkları bir Namık Kemal bir Mehmet Akif çıkmasaydı biz de sapanlar, sapıtanlar güruhuna katılacaktık. Biz Namık Kemalden vatan ve hürriyet sevgisini öğrendik. Fakat bu vatan mücerretti, nazari idi. Akif bu mücerret vatanı müşahhaslaştırdı. Bu sihirli fakat boş kalıba ruh verdi. Ses verdi. Onu realitenin haşin yüzüyle, başsız ümmetlerin, mazlum milletlerin feryatlarıyla doldurdu. Halkın dertlerini, arka sokakların sefaletini, camilerin, secdelerin heyecanını, cephelerin kan ve kıyametini dile getirdi. Akifte memleket, millet haline geldi. Namık Kemalin hürriyeti, Akifte istiklal oldu, bayraklaştı (Serdengeçti, 2000, 7). Okul yıllarının başlamasıyla birlikte üçlü bir öğrenim kıskacı altına giren Osman Yüksel, evde aldığı İslami eğitime, okulda aldığı dersleri eklemiştir. Aynı zamanda okumaya başladığı yerli ve yabancı yazarlarla da dünyayı tanımaya çalışırken, bilgi dağarcığını da sürekli zenginleştirmeye çaba harcamıştır. Osman Yüksel, yabancı yazarlar içerisinde özellikle Dostoyevskinin Suç ve Ceza kitabından çok etkilenmiştir. Bu yazarın bütün kitaplarını okuyan Osman Yüksel, Hüseyin Üzmeze göre Dostoyevskinin romanlarında yaşamaktadır (Üzmez, 2001, 76). Osman Yüksel, geçen zaman içerisinde nakış nakış yüreğine Anadolu sevdasını da işleyerek, bayrağı namus, vatan toprağını kutsal saymaya başlamıştır. Ortaokul ve lise yılları süresince okumanın yanında devamlı bir gözlem içerisinde olan Osman Yüksel, lisede Fikretçilere karşı giriştiği Akifçilik tartışmaları ile ileride yaşayacağı fırtınalı fikir yıllarına ilişkin olarak ilk ipuçlarını da göstermektedir. Şiire de yakın ilgisi olan ve ileriki dönemde kendi şiirlerini yazarak Serdengeçti dergisinde yayınlayan Osman Yüksel, Mevlana ve Yunus Emre başta olmak üzere Divan Edebiyatı ile yeni Türk Edebiyatı temsilcilerinden etkilenmiştir. Osman Yükselin yeğeni Aydın Yükselde bulunan, Akseki ve Konya Cezaevi ile Ankarada kaleme alındığı öğrenilen el yazması bir defterde kendisinin hangi şairlerin hangi şiirlerinden etkilendiğini çıkarmak mümkündür. Bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmayan Osman Yükselin elyazması bu defterinde Mevlana, Yunus Emre, Fuzuli, Şeyh Sadi, Nabi, İbrahim Hakkı Erzurumi, Gevheri, Öksüz Dede, Niyazi, Ahmet Haşim, Faruk Nafiz Çamlıbel, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Mehmet Çağlar, Ahmet Muhip Dranas, Behçet Kemal Çağlar, Yahya Kemal Beyatlı, Ali İzzet Özkan, Osman Attila ve Cahit Sıtkı Tarancının şiirleri bulunmaktadır. Defterde ayrıca Osman Yükselin Ağıtlar, Issız Dağ Başlarında, Türklüğün İlahisi ile Hapishanelerde Düşünce ve Hayal şiirleri bulunmaktadır. Bu şiirlerin sonradan yayınlanmış haline bakıldığında defterde düzenlenmemiş bir şekilde yer aldığı görülmektedir. Bu durum Osman Yükselin Ağıtlar, Issız Dağ Başlarında, Türklüğün İlahisi ile Hapishanelerde Düşünce ve Hayal şiirini ilk olarak bu deftere yazdığı ve daha sonra da düzenleyerek yayınladığı yönünde değerlendirilmektedir. Defterde ayrıca kime yazıldığı belirtilmeyen iki mektupta yer almaktadır.
Asıl adı Osman Zeki Yükseldir. Yayımladığı meşhur Serdengeçti dergisinden ve bu dergide Serdengeçti imzasıyla kaleme aldığı yazılarından dolayı Serdengeçti olarak tanınmıştır. Osman Yüksel, Antalyanın Akseki ilçesinde Hacı İlyas Mahallesi Medrese Caddesinde 26 Temmuz 1917 tarihinde dünyaya geldi. Osman Yükselin Ailesi Babası Hoca Ahmet Salim Efendi, annesi ise Emine hanımdır. Aynı zamanda müftülük sıfatını da üzerinde taşıyan Hoca Ahmet Salim Efendinin Esat ve Hasan Selami ismini koyduğu iki oğlunun ardından Osman Yüksel dünyaya gelmiştir. Anne ve babasının Aksekide yetişen nüktedan insanlar olduğu bilinmektedir. Eski ve büyük bir geçmişe sahip olan Osman Yükselin ailesindeki fertler ekseriyetle yüksek tahsil yapmış kişilerdir. Aralarında bir zamanların Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki, eski müftülerden Hacı Salih Efendinin de bulunduğu Aksekinin âlimler yetiştirmiş köklü sülalelerindendir. Osman Yükselin babası Hoca Ahmet Salim Efendi, oldukça kültürlü, devrin gerçeklerine vakıf, durmaksızın okuyan, iyi derecede İslami eğitim almış bir insandır. Bununla birlikte Kurtuluş Savaşında Aksekide vatanperver halk hemen Akseki Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini kurduğunda cemiyetin kurucuları arasında Hoca Ahmet Salim Efendi de yer almıştır. Genç yaştan itibaren isminin önüne müftü sıfatını ekletmeyi başaran Hoca Ahmet Salim Efendi, yaşadığı çevresinden farklı olarak geniş bir ufka sahiptir. Zaten bu ileri görüşlülüğü, çocuklarının öğrenimleri konusunda verdiği mücadele ile de kendini gösterecektir. Ailede Aldığı Eğitim Osman Yüksel, çocukluklarında babasının akşamları evlerinde bütün evlatlarını etrafına toplayarak Muhiddin-i Arabi, İmam-ı Gazali, Hasan-ı Basri, Beyazıd-ı Bestami gibi İslam âlimlerinin eserlerinden pasajlar okuduğunu ifade etmektedir. İnanç yüklü bu babanın evlatlarının yetişmesi için gerçekleştirdiği samimi çırpınışlar ilerde meyvelerini fazlasıyla verecektir. En büyük oğlu Esat Yüksel, Diyanet İşleri Başkanlığında görevli olarak ülkesine hizmet edecek ve oradan emekliliğe ayrılacaktır. İkinci oğlu Hasan Selami Yüksel, hukukçu olacak ve devletin önemli kademelerinde görev alacaktır. Osman Zeki Yüksel de Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinin Felsefe bölümüne girecek, ancak siyasi sebeplerden dolayı okulu bitirmemesine rağmen, yaşamı boyunca birçok başarının altına imza atarak ailenin artı hanesinde yerini alacaktır. Küçük kardeşi Müstecabi Yüksel ise doktor olarak yaşamını sürdürecektir (Yılmaz, 2001,19). Yaşadığı Çevreye Bakışı Osman Yüksel, tabiata karşı hre zaman hassas olmuştur. Abisi Hasan Selaminin kızı olan yeğeni Emine Bağlı, amcasının tabiata karşı hassas olduğunu aktararak, onun çiçekleri-böcekleri incelediğini ve tefekkürde bulunduğunu söylemektedir. Bunun doğal bir sonucu olarak küçük yaşına rağmen bağ-bahçe ile ilgilenmek ve ailesine ait keçileri sağmak Osman Zeki Yükselin en büyük zevki olmuştur. Kendisini bir dağ çocuğu olarak adlandırmasının da bundan kaynaklandığı belirtilmektedir. Kendisi Dağlara Dair yazısında şöyle demektedir: Ben bir dağ çocuğuyum. Küçük bir dağ kasabasında dünyaya gelmişim. Hayata gözlerimi açtığım zaman ilk gördüğüm manzara dağ olmuş. İlk aldığım hava dağ havasıdır. Lamartin; tabiatla insanlar arasında bir nevi akrabalık vardır der. Benim dağlarla akrabalığım çocukluğumdan başlar; onun içindir ki dağ, dağlar bende ikinci bir tabiat halindedir. Dağsız bir arazi, hele dağsız bir vatan düşünemiyorum (Serdengeçti, 2000, 115-117). Kendisini dağ çocuğu olarak ifade eden Osman Yüksel, öğrencilik döneminde Aksekiye gittiği zaman sürekli saman kokuları arasında yıldızlara bakarak uyuduğunu ve bağ evlerinde ay aşığının altında roman okuduğunu anlatmaktadır. Hatta Dağlar Gibi diye bir şiir de yazmıştır. Eğitim Hayatı Doğumu 1. Dünya Savaşı sonuna denk gelen Osman Yüksel, çocukluğunun Milli Mücadele heyecanıyla geçtiğini şu ifadelerle anlatmaktadır. İlk mektepte okuduğumuz kıraat kitapları, zorla gasp edilmiş, alçakça çiğnenmiş bir vatanın yakılmış, yıkılmış bir yurdun hatıralarıyla dopdoluydu. Zafer neşidelerinin yanında, sönmüş ocaklar, yıkık mabedler, malul gaziler gördük. Okuduklarımız gördüklerimize uyuyordu. Milli Mücadele heyecanı Kuvayi Milliye ruhu körpe dimağlarımızda silinmez akisler, derin izler bıraktı. Sonradan bu ruh yavaş yavaş gevşedi. Yerini sert, kaba bir materyalizme, kör bir putperestliğe bıraktı. Milli Mücadele heyecanı söndürüldü. Kuvayi Milliye ruhu öldürüldü (Serdengeçti, 2000, 6-7). Osman Yükselin ilkokul sıralarında başlayan vatan-millet aşkı ileride çıkacak olan Serdengeçti dergisinin habercisi olarak değerlendirilebilir. Osman Yüksel, ilkokulu bitirmesinin ardından ailesi tarafından Antalyaya ortaokul ve liseyi okumaya gönderilmiştir. Yeğeni Emine Bağlı, liseyi Antalyada okuyan amcası Osman Yükselin son sınıfı ise Ankara Atatürk Lisesinde okuduğunu söylemektedir. Ortaokulda öğrenim gördüğü süre içerisinde günlerini sürekli okuyarak geçiren Osman Yüksel, ağırlıklı olarak Mehmet Akifin, Yunus Emrenin ve Mevlananın kitaplarını okumuştur. Ayrıca yabancı yazarların eserlerini dikkatlice takip etmekle birlikte, dünya klasiklerine ise ayrı bir ilgi ile yaklaşmıştır. Osman Yüksel, okuduğu bu kitaplar sayesinde kendi kendine milliyetçi, muhafazakâr ve hümanist düşünceler pompalayacak, bu doğrultuda fikri bir açılım yakalamıştır. Beni günlük gelici geçici şeylerden, ferdiyetin dar çerçevesinden kurtaran: bana mücadele heyecanı, cemiyet ve cemaat şuuru veren Mehmet Akif olmuştur Eğer karşımıza öldüremedikleri, saklayamadıkları bir Namık Kemal bir Mehmet Akif çıkmasaydı biz de sapanlar, sapıtanlar güruhuna katılacaktık. Biz Namık Kemalden vatan ve hürriyet sevgisini öğrendik. Fakat bu vatan mücerretti, nazari idi. Akif bu mücerret vatanı müşahhaslaştırdı. Bu sihirli fakat boş kalıba ruh verdi. Ses verdi. Onu realitenin haşin yüzüyle, başsız ümmetlerin, mazlum milletlerin feryatlarıyla doldurdu. Halkın dertlerini, arka sokakların sefaletini, camilerin, secdelerin heyecanını, cephelerin kan ve kıyametini dile getirdi. Akifte memleket, millet haline geldi. Namık Kemalin hürriyeti, Akifte istiklal oldu, bayraklaştı (Serdengeçti, 2000, 7). Okul yıllarının başlamasıyla birlikte üçlü bir öğrenim kıskacı altına giren Osman Yüksel, evde aldığı İslami eğitime, okulda aldığı dersleri eklemiştir. Aynı zamanda okumaya başladığı yerli ve yabancı yazarlarla da dünyayı tanımaya çalışırken, bilgi dağarcığını da sürekli zenginleştirmeye çaba harcamıştır. Osman Yüksel, yabancı yazarlar içerisinde özellikle Dostoyevskinin Suç ve Ceza kitabından çok etkilenmiştir. Bu yazarın bütün kitaplarını okuyan Osman Yüksel, Hüseyin Üzmeze göre Dostoyevskinin romanlarında yaşamaktadır (Üzmez, 2001, 76). Osman Yüksel, geçen zaman içerisinde nakış nakış yüreğine Anadolu sevdasını da işleyerek, bayrağı namus, vatan toprağını kutsal saymaya başlamıştır. Ortaokul ve lise yılları süresince okumanın yanında devamlı bir gözlem içerisinde olan Osman Yüksel, lisede Fikretçilere karşı giriştiği Akifçilik tartışmaları ile ileride yaşayacağı fırtınalı fikir yıllarına ilişkin olarak ilk ipuçlarını da göstermektedir. Şiire de yakın ilgisi olan ve ileriki dönemde kendi şiirlerini yazarak Serdengeçti dergisinde yayınlayan Osman Yüksel, Mevlana ve Yunus Emre başta olmak üzere Divan Edebiyatı ile yeni Türk Edebiyatı temsilcilerinden etkilenmiştir. Osman Yükselin yeğeni Aydın Yükselde bulunan, Akseki ve Konya Cezaevi ile Ankarada kaleme alındığı öğrenilen el yazması bir defterde kendisinin hangi şairlerin hangi şiirlerinden etkilendiğini çıkarmak mümkündür. Bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmayan Osman Yükselin elyazması bu defterinde Mevlana, Yunus Emre, Fuzuli, Şeyh Sadi, Nabi, İbrahim Hakkı Erzurumi, Gevheri, Öksüz Dede, Niyazi, Ahmet Haşim, Faruk Nafiz Çamlıbel, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Mehmet Çağlar, Ahmet Muhip Dranas, Behçet Kemal Çağlar, Yahya Kemal Beyatlı, Ali İzzet Özkan, Osman Attila ve Cahit Sıtkı Tarancının şiirleri bulunmaktadır. Defterde ayrıca Osman Yükselin Ağıtlar, Issız Dağ Başlarında, Türklüğün İlahisi ile Hapishanelerde Düşünce ve Hayal şiirleri bulunmaktadır. Bu şiirlerin sonradan yayınlanmış haline bakıldığında defterde düzenlenmemiş bir şekilde yer aldığı görülmektedir. Bu durum Osman Yükselin Ağıtlar, Issız Dağ Başlarında, Türklüğün İlahisi ile Hapishanelerde Düşünce ve Hayal şiirini ilk olarak bu deftere yazdığı ve daha sonra da düzenleyerek yayınladığı yönünde değerlendirilmektedir. Defterde ayrıca kime yazıldığı belirtilmeyen iki mektupta yer almaktadır.
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR