- Katılım
- 14 Şub 2021
- Mesajlar
- 3,604
- Tepkime puanı
- 15,805
- Tepkiler
- 15,591
- Puanları
- 113
- Meslek - Branş
- Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
6.2. PADİŞAH, HANEDAN VE KANUNNAME-İ ALİ OSMAN
- Osmanlılarda devlet düzeni, otoritenin karar birliğine ve saltanatın dokunulmazlık inancına dayanırdı.
-Ülkenin ve devletin tek sahibi padişahtır.
-Osmanlı siyasi hayatında bütünlüğün ve istikrarın devam etmesi ancak bu prensibin korunmasıyla sağlanırdı.
-Mutlak otorite olan padişahı, mührünü verdiği vezîriâzam temsil ederdi.
-Divân-ı Hümâyun’da bulunan diğer vezirler ise danışman konumundaydı.
-Eski Türk devlet geleneğine göre ülke, hanedanın ortak malı kabul edilirdi.
-Bu anlayışı sürdüren Osmanlılarda da padişah, hanedanın erkek üyelerinden biri olmalıydı.
-Tahta geçiş konusunda kesin bir kural olmadığından hanedan üyeleri arasında taht mücadelesi yaşanabilirdi. -Devletin kurucusu, mülkün sahibi padişahtı.
- Padişah ölünce yaptığı bütün atamalar düşer ve padişahın tasarrufları geçerliliğini yitirirdi
-Osmanlı Devleti’nde merkezî otoritenin güçlendirilmesi ve istikrarın sağlanması için bazı uygulamalara gidilmiştir. -Bunlardan ilki, veraset sisteminde yapılan düzenlemelerdir.
-I. Murad Dönemi’nde kabul edilen “Devletin toprakları padişah ve oğullarınındır.” ilkesinin yerine Fatih Devri’nde “Devletin toprakları padişahındır.” anlayışı getirilmiştir.
-Merkezî otoritenin güçlendirilmesindeki bir diğer uygulama devletin bekası için padişahlara kendi kardeşlerini öldürme izninin verilmesidir.
-II. Mehmet’e kadar saltanat üzerinde hak iddia edenlerin meydana getirdiği karışıklıklar ve özellikle Fetret Devri’nde yaşanan taht mücadeleleri, devletin bütünlüğünü tehlikeye sokmuştur
-Mutlak otoritesini güçlendirmek isteyen Fatih, daha önce var olan kanunlarla kendisinin düzenlemiş olduğu kanunları birleştirerek “Kanunname-i Ali Osman”ı oluşturmuş ve padişaha, diğer şehzadeleri öldürme hak ve yetkisi verilmiştir.
- Böylece padişah, egemenliğin bölünmezliği ve devletin parçalanmazlığı anlayışını her şeyin üstünde tuttuğunu göstermiştir.
-Merkezî otoritenin güçlenmesi için yapılan bir diğer düzenleme ise padişahın, Divân-ı -Hümâyun’un başkanlığını vezîriâzama devretmesidir.
-Divân-ı Hümâyun toplantılarına 1475 yılına kadar padişahlar başkanlık etmiştir.
-Fatih’ten itibaren vezîriâzamlara geniş yetkiler verilmiş ve padişahın mutlak vekili olarak Divân-ı Hümâyun’a vezîriâzamlar başkanlık etmeye başlamıştır.
-Padişah ise Kubbealtı salonunun üstünde kafesle ayrılan bir bölümden dilerse toplantıları takip etmiştir.
-Bu uygulama ile Divân-ı Hümâyun bir karar organı olmaktan ziyade bir danışma kurulu hâline dönüşmüştür. -Merkezî otoriteyi güçlendirmek için yapılan bir başka düzenleme de haremden evlenme usulünün uygulanmasıdır. -Fatih’ten itibaren Osmanlı padişahları genellikle haremden evlenmiştir.
-Merkezî otoriteyi güçlü kılmak için yapılan diğer uygulama ise müsadere usulüdür.
-Haksız yollarla servet edinenleri cezalandırmak amacıyla devlet tarafından kişinin malına el konulması sistemi olan müsadere, Hunlardan beri Türk devlet geleneğinde uygulanmıştır.
-Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında sadece zimmetine mal geçirenlere ve isyancılara uygulanan bu sistem Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nden itibaren bir gelenek hâline gelmiştir.
-Müsadere sistemi, kanuni sınırlamalarla kişisel mülk ve servetin veraset yoluyla ailelerin elinde toplanmasını engellemiştir.
-Böylece devşirmeler arasında aristokratik bir sınıf oluşmamıştır.
Siyasetnâmelerde Padişahların Vasıfları
-Siyasetnâme türündeki eserlerin çok eskilere giden bir geleneği vardır.
-Bu tür eserler hem devrin hükümdarlarına ve devletin ileri gelenlerine hem de daha sonra bu görevi üstleneceklere yol göstermek, tavsiyelerde bulunmak amacıyla kaleme alınmıştır.
-Eserlerde siyaset konularına değinildiği gibi devletin işleyişi, idare şekilleri ve devlet ileri gelenlerinin taşıması gereken özelliklere dair bilgilere de yer verilmiştir.
-Siyasetnâme veya nasihatnâme türündeki eserler, Osmanlı devlet yönetiminde de özellikle yöneticiler için çok önemli bir yere sahiptir.
-Siyasetnâmelere göre devlet idaresinde adalet anlayışı en başta gelen erdemdir.
-Osmanlı Devleti’nde ilk siyasetnâme Şeyhoğlu Mustafa tarafından kaleme alınan “Kenzü’l-Küberâ ve Mehekkü’l Ulemâ”dır.
-Sultan II. Murad’ın oğluna nasihatı “Nasihât-ı Sultân Murâd” padişahlar tarafından yazılan nasihatnâme geleneğine ait önemli örneklerden biridir.
-Osmanlı siyasetnâme geleneğine göre padişahta bulunması gereken vasıflardan bazıları şunlardır:
-Her konuda adil olmalıdır. İnsaflı, olgun, dürüst olmalı ayrıca yalan ve iftiradan sakınmalıdır. Vefakâr olmalı, verdiği sözü yerine getirmelidir. İffet, hikmet sahibi ve cesur olmalıdır.
-Yönetici ve diğer kadroları seçerken liyakati gözetmeli, tayin, terfi ve görevden alımlarda çok dikkatli davranmalıdır.
-Divan üyeleri, tecrübeli devlet adamları, din adamları, ilim adamları ve askerlerle fikir alışverişinde bulunmalıdır. -Verilen emirden sonra işin yapılıp yapılmadığını takip etmelidir.
-Devlet memurlarından ve halkın durumundan haberdar olmak için casuslar atamalıdır.
-Halkı aydınlatmak için gönderilen vaizlerin hurafelerle halkı kandırmamasına dikkat etmelidir. Halkın malını, ırzını korumalı ve vergiyi zamanında adilce almalıdır.
-Akrabaları ve adamları halka zulmetmemelidir.
-Kendisine emanet edilen devlet hazinesini boş yere harcamamalıdır.
-İhtiyaç yokken cami ve medrese inşa etmemeli, özellikle yolların bakımı, tamiri ve emniyetine dikkat etmelidir.
Şehzadelerin Eğitimi
-Padişahın erkek çocukları olan şehzadelerin doğum haberi bir hatt-ı hümâyunla vezîriâzama bildirilirdi.
-Devlet adamları padişahı tebrik eder ve hediyeler verirdi.
-Şehzade doğumları ülkede düzenlenen şenliklerle kutlanırdı.
-Şehzadelerin hizmetlerinin karşılanması için annesi tarafından “usta” denilen genç kızlar seçilirdi.
-Osmanlı Devleti, padişah adayı olması sebebiyle şehzadelerin eğitimine çok önem vermişti.
-Saray geleneğine göre dört yaşına gelen şehzade, haremdeki Şehzadegân Mektebinde ilk eğitimine başlardı. -“Bed-i Besmele Merasimi” denen ve bütün devlet adamlarının katıldığı büyük bir törende şehzadeye, konusu besmele öğretimi olan ilk dersi şeyhülislam verirdi.
-Şehzadeler eğitim hayatı boyunca Kur’an-ı Kerim, tarih, coğrafya, Arapça, Farsça dersler alır; ok ve yay yapmayı, güzel yazı yazmayı öğrenirdi.
-I.Murad Dönemi’nden itibaren ise şehzadeler on dört on beş yaşına geldiklerinde, sancakbeyi olarak görevlendirilmeye başlandı.
-Sancaklara vali olarak atanan şehzadelere “Çelebi Sultan” denirdi.
-Sancağa çıkma izni verilen şehzadeler, Şehzade Alayı denilen büyük bir törenle başkentten uğurlanırdı.
-Sancağa çıkan şehzadenin yanında “Lala” denilen tecrübeli bir devlet adamı bulunurdu.
-Şehzadelerin sancağa çıkmaları, devletin o bölgeye verdiği öneminde bir göstergesi olarak kabul edilirdi.
-Sancak gelirlerine sahip olan şehzadelerin masrafları da devlet hazinesine yük olmaktan çıkardı.
-Sancaklarda şehzadelerin başkanlık yaptığı, Divân-ı Hümâyun’un benzeri Şehzade Divanları vardır. Şehzade, sancağı yönetirken kendi Divanı’na gelen davalara bizzat bakmış ve devlet yönetimini uygulamalı olarak öğrenmiştir.
-Sancakta bulunan Tımarlı Sipahiler şehzadeye bağlıdır.
-Savaşlarda ordu komutanı olarak görev yapan şehzadeler olduğu gibi padişahın sefere çıktığı zamanlarda İstanbul’da taht kaymakamı olarak kalanlar da olmuştur.
-Sancağa çıkma usulüyle yetişen son padişah III. Mehmet’tir.
-XVII. yüzyıldan itibaren şehzadeler eğitimlerini sarayda almaya başlamış fakat bu durum, şehzadelerin devlet idaresinde tecrübesiz olmalarına neden olmuştur.
- Osmanlılarda devlet düzeni, otoritenin karar birliğine ve saltanatın dokunulmazlık inancına dayanırdı.
-Ülkenin ve devletin tek sahibi padişahtır.
-Osmanlı siyasi hayatında bütünlüğün ve istikrarın devam etmesi ancak bu prensibin korunmasıyla sağlanırdı.
-Mutlak otorite olan padişahı, mührünü verdiği vezîriâzam temsil ederdi.
-Divân-ı Hümâyun’da bulunan diğer vezirler ise danışman konumundaydı.
-Eski Türk devlet geleneğine göre ülke, hanedanın ortak malı kabul edilirdi.
-Bu anlayışı sürdüren Osmanlılarda da padişah, hanedanın erkek üyelerinden biri olmalıydı.
-Tahta geçiş konusunda kesin bir kural olmadığından hanedan üyeleri arasında taht mücadelesi yaşanabilirdi. -Devletin kurucusu, mülkün sahibi padişahtı.
- Padişah ölünce yaptığı bütün atamalar düşer ve padişahın tasarrufları geçerliliğini yitirirdi
-Osmanlı Devleti’nde merkezî otoritenin güçlendirilmesi ve istikrarın sağlanması için bazı uygulamalara gidilmiştir. -Bunlardan ilki, veraset sisteminde yapılan düzenlemelerdir.
-I. Murad Dönemi’nde kabul edilen “Devletin toprakları padişah ve oğullarınındır.” ilkesinin yerine Fatih Devri’nde “Devletin toprakları padişahındır.” anlayışı getirilmiştir.
-Merkezî otoritenin güçlendirilmesindeki bir diğer uygulama devletin bekası için padişahlara kendi kardeşlerini öldürme izninin verilmesidir.
-II. Mehmet’e kadar saltanat üzerinde hak iddia edenlerin meydana getirdiği karışıklıklar ve özellikle Fetret Devri’nde yaşanan taht mücadeleleri, devletin bütünlüğünü tehlikeye sokmuştur
-Mutlak otoritesini güçlendirmek isteyen Fatih, daha önce var olan kanunlarla kendisinin düzenlemiş olduğu kanunları birleştirerek “Kanunname-i Ali Osman”ı oluşturmuş ve padişaha, diğer şehzadeleri öldürme hak ve yetkisi verilmiştir.
- Böylece padişah, egemenliğin bölünmezliği ve devletin parçalanmazlığı anlayışını her şeyin üstünde tuttuğunu göstermiştir.
-Merkezî otoritenin güçlenmesi için yapılan bir diğer düzenleme ise padişahın, Divân-ı -Hümâyun’un başkanlığını vezîriâzama devretmesidir.
-Divân-ı Hümâyun toplantılarına 1475 yılına kadar padişahlar başkanlık etmiştir.
-Fatih’ten itibaren vezîriâzamlara geniş yetkiler verilmiş ve padişahın mutlak vekili olarak Divân-ı Hümâyun’a vezîriâzamlar başkanlık etmeye başlamıştır.
-Padişah ise Kubbealtı salonunun üstünde kafesle ayrılan bir bölümden dilerse toplantıları takip etmiştir.
-Bu uygulama ile Divân-ı Hümâyun bir karar organı olmaktan ziyade bir danışma kurulu hâline dönüşmüştür. -Merkezî otoriteyi güçlendirmek için yapılan bir başka düzenleme de haremden evlenme usulünün uygulanmasıdır. -Fatih’ten itibaren Osmanlı padişahları genellikle haremden evlenmiştir.
-Merkezî otoriteyi güçlü kılmak için yapılan diğer uygulama ise müsadere usulüdür.
-Haksız yollarla servet edinenleri cezalandırmak amacıyla devlet tarafından kişinin malına el konulması sistemi olan müsadere, Hunlardan beri Türk devlet geleneğinde uygulanmıştır.
-Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında sadece zimmetine mal geçirenlere ve isyancılara uygulanan bu sistem Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nden itibaren bir gelenek hâline gelmiştir.
-Müsadere sistemi, kanuni sınırlamalarla kişisel mülk ve servetin veraset yoluyla ailelerin elinde toplanmasını engellemiştir.
-Böylece devşirmeler arasında aristokratik bir sınıf oluşmamıştır.
Siyasetnâmelerde Padişahların Vasıfları
-Siyasetnâme türündeki eserlerin çok eskilere giden bir geleneği vardır.
-Bu tür eserler hem devrin hükümdarlarına ve devletin ileri gelenlerine hem de daha sonra bu görevi üstleneceklere yol göstermek, tavsiyelerde bulunmak amacıyla kaleme alınmıştır.
-Eserlerde siyaset konularına değinildiği gibi devletin işleyişi, idare şekilleri ve devlet ileri gelenlerinin taşıması gereken özelliklere dair bilgilere de yer verilmiştir.
-Siyasetnâme veya nasihatnâme türündeki eserler, Osmanlı devlet yönetiminde de özellikle yöneticiler için çok önemli bir yere sahiptir.
-Siyasetnâmelere göre devlet idaresinde adalet anlayışı en başta gelen erdemdir.
-Osmanlı Devleti’nde ilk siyasetnâme Şeyhoğlu Mustafa tarafından kaleme alınan “Kenzü’l-Küberâ ve Mehekkü’l Ulemâ”dır.
-Sultan II. Murad’ın oğluna nasihatı “Nasihât-ı Sultân Murâd” padişahlar tarafından yazılan nasihatnâme geleneğine ait önemli örneklerden biridir.
-Osmanlı siyasetnâme geleneğine göre padişahta bulunması gereken vasıflardan bazıları şunlardır:
-Her konuda adil olmalıdır. İnsaflı, olgun, dürüst olmalı ayrıca yalan ve iftiradan sakınmalıdır. Vefakâr olmalı, verdiği sözü yerine getirmelidir. İffet, hikmet sahibi ve cesur olmalıdır.
-Yönetici ve diğer kadroları seçerken liyakati gözetmeli, tayin, terfi ve görevden alımlarda çok dikkatli davranmalıdır.
-Divan üyeleri, tecrübeli devlet adamları, din adamları, ilim adamları ve askerlerle fikir alışverişinde bulunmalıdır. -Verilen emirden sonra işin yapılıp yapılmadığını takip etmelidir.
-Devlet memurlarından ve halkın durumundan haberdar olmak için casuslar atamalıdır.
-Halkı aydınlatmak için gönderilen vaizlerin hurafelerle halkı kandırmamasına dikkat etmelidir. Halkın malını, ırzını korumalı ve vergiyi zamanında adilce almalıdır.
-Akrabaları ve adamları halka zulmetmemelidir.
-Kendisine emanet edilen devlet hazinesini boş yere harcamamalıdır.
-İhtiyaç yokken cami ve medrese inşa etmemeli, özellikle yolların bakımı, tamiri ve emniyetine dikkat etmelidir.
Şehzadelerin Eğitimi
-Padişahın erkek çocukları olan şehzadelerin doğum haberi bir hatt-ı hümâyunla vezîriâzama bildirilirdi.
-Devlet adamları padişahı tebrik eder ve hediyeler verirdi.
-Şehzade doğumları ülkede düzenlenen şenliklerle kutlanırdı.
-Şehzadelerin hizmetlerinin karşılanması için annesi tarafından “usta” denilen genç kızlar seçilirdi.
-Osmanlı Devleti, padişah adayı olması sebebiyle şehzadelerin eğitimine çok önem vermişti.
-Saray geleneğine göre dört yaşına gelen şehzade, haremdeki Şehzadegân Mektebinde ilk eğitimine başlardı. -“Bed-i Besmele Merasimi” denen ve bütün devlet adamlarının katıldığı büyük bir törende şehzadeye, konusu besmele öğretimi olan ilk dersi şeyhülislam verirdi.
-Şehzadeler eğitim hayatı boyunca Kur’an-ı Kerim, tarih, coğrafya, Arapça, Farsça dersler alır; ok ve yay yapmayı, güzel yazı yazmayı öğrenirdi.
-I.Murad Dönemi’nden itibaren ise şehzadeler on dört on beş yaşına geldiklerinde, sancakbeyi olarak görevlendirilmeye başlandı.
-Sancaklara vali olarak atanan şehzadelere “Çelebi Sultan” denirdi.
-Sancağa çıkma izni verilen şehzadeler, Şehzade Alayı denilen büyük bir törenle başkentten uğurlanırdı.
-Sancağa çıkan şehzadenin yanında “Lala” denilen tecrübeli bir devlet adamı bulunurdu.
-Şehzadelerin sancağa çıkmaları, devletin o bölgeye verdiği öneminde bir göstergesi olarak kabul edilirdi.
-Sancak gelirlerine sahip olan şehzadelerin masrafları da devlet hazinesine yük olmaktan çıkardı.
-Sancaklarda şehzadelerin başkanlık yaptığı, Divân-ı Hümâyun’un benzeri Şehzade Divanları vardır. Şehzade, sancağı yönetirken kendi Divanı’na gelen davalara bizzat bakmış ve devlet yönetimini uygulamalı olarak öğrenmiştir.
-Sancakta bulunan Tımarlı Sipahiler şehzadeye bağlıdır.
-Savaşlarda ordu komutanı olarak görev yapan şehzadeler olduğu gibi padişahın sefere çıktığı zamanlarda İstanbul’da taht kaymakamı olarak kalanlar da olmuştur.
-Sancağa çıkma usulüyle yetişen son padişah III. Mehmet’tir.
-XVII. yüzyıldan itibaren şehzadeler eğitimlerini sarayda almaya başlamış fakat bu durum, şehzadelerin devlet idaresinde tecrübesiz olmalarına neden olmuştur.