Mahmud Nedim Paşa
Osmanlı devlet adamlarından. 1818 yılında İstanbul’da doğdu. Şam ve Bağdat vâliliklerinde vazife yapan Mehmed Necip Paşanın oğludur.
Normal öğreniminden sonra Bâbıâlî’de Sadâret Mektubî Kaleminde vazifeye başladı. Devletin çeşitli kademelerinde çalışarak, 1847’de Sadâret ve aynı yıl Hâriciye Müsteşarı oldu. 1855’te Sayda ve Şam, 1856’da İzmir vâliliklerinde bulunduktan sonra, 1858’de Tanzimât Meclisi üyesi oldu. Bundan iki sene sonra kendi isteği ile Trablusgarp Vâliliğine getirildi. Burada yedi sene vâlilikten sonra saraya yanaşmanın çârelerini arayan Mahmûd Nedim Paşa, önce Bahriye Nâzırlığına, Âlî Paşanın ölümü üzerine, Sadrazamlığa getirildi (1871). Önceleri Âlî Paşaya karşı duyduğu kinini onun adamlarını vazifeden alıp, başka yerlere tâyin etmekle açığa çıkardı. Bu arada, Hüseyin Avni Paşayı Isparta’ya sürdürerek, ileride şehit edilecek olan Sultan Abdülaziz Hanın başına gelecek hâdiselerin tohumunu attı. O günkü şartlarda her zamankinden daha fazla Avrupa devletlerine duyulması îcâb eden yakınlık, onun Rusya tarafını tutması ile yalnızlığa döndü. Rus elçisinin bütün isteklerinin Sadrazam tarafından eksiksiz yerine getirilmesi, kendisinin halk arasında “Nedimof” gibi küçültücü bir lâkapla anılmasına yol açtı.
On bir ay süren Sadrazamlığı sırasında, beş serasker, dört bahriye, dört adliye, beş mâliye nâzırı, altı tophâne müşiri, beş sadâret, altı serasker müsteşarı, sayılamayacak kadar vâli ve taşra memurlarını değiştirmesi, devlet işlerini karıştırması bakımından dikkat çekici hususlardır. Vâliliklerin ödeneklerini kesmesi, lüzumsuz yeni vâlilikler kurarak idâreyi karıştırması, 1872’de görevinden alınarak Kastamonu Vâliliğine gönderilmesine sebep oldu. Adana Vâliliğinde de bulunduktan sonra İstanbul’a getirtilerek önce Şûrâ-yı Devlet (Danıştay) başkanlığına, ardından 1875’te ikinci defa sadrazamlığa getirildi. Hersek isyânına, Sırbistan ve Bulgaristan’daki ayaklanmalara mâni olamayan Mahmûd Nedim Paşa, bütçe açığını kapamak için aldığı tedbirlerle işleri büsbütün karıştırdı. Rus elçisinin telkinlerine kapılarak Bulgaristan İhtilâline karşı askerî tedbir almaması, Balkanlardaki çeşitli hâdiseler, büyük devletlerin müdâhale etmesine zemin hazırladı. Can düşmanı gibi olan Hüseyin Avni ve Midhat Paşaların talebeyi nümâyişe kışkırtmaları, Bosna-Hersek isyanlarındaki başarısızlıkları, mâlî krizin artması sebepleriyle, 12 Nisan 1876’da vazifeden alındı. Çeşme, Sakız’da ikâmete memur edildikten sonra, Sultan İkinci Abdülhamid Han zamânında affedilerek İstanbul’a döndü. 1879’da Dahiliye nazırlığına getirilince, eskisinin aksine halka ve memurlara çok iyi davrandı. Fakat hastalandığı için bu vazifeden alındı. 14 Mayıs 1884’te öldü. Cağaloğlu’ndaki bir arsaya gömülerek, sonra üzerine türbesi yapıldı.
Mahmûd Nedim Paşa, Tanzimat devrinde yetişen şâir ve yazarlardandır. Şiirlerini topladığı Dîvân’ı ile Reddiye adlı risâlesi basılmadı. Hikâye-i Meliki Muzaffer, devlet idâresine âit Âyine ve nazım olan Hasbihâl adlı eserleri yayınlanmıştır.
Osmanlı devlet adamlarından. 1818 yılında İstanbul’da doğdu. Şam ve Bağdat vâliliklerinde vazife yapan Mehmed Necip Paşanın oğludur.
Normal öğreniminden sonra Bâbıâlî’de Sadâret Mektubî Kaleminde vazifeye başladı. Devletin çeşitli kademelerinde çalışarak, 1847’de Sadâret ve aynı yıl Hâriciye Müsteşarı oldu. 1855’te Sayda ve Şam, 1856’da İzmir vâliliklerinde bulunduktan sonra, 1858’de Tanzimât Meclisi üyesi oldu. Bundan iki sene sonra kendi isteği ile Trablusgarp Vâliliğine getirildi. Burada yedi sene vâlilikten sonra saraya yanaşmanın çârelerini arayan Mahmûd Nedim Paşa, önce Bahriye Nâzırlığına, Âlî Paşanın ölümü üzerine, Sadrazamlığa getirildi (1871). Önceleri Âlî Paşaya karşı duyduğu kinini onun adamlarını vazifeden alıp, başka yerlere tâyin etmekle açığa çıkardı. Bu arada, Hüseyin Avni Paşayı Isparta’ya sürdürerek, ileride şehit edilecek olan Sultan Abdülaziz Hanın başına gelecek hâdiselerin tohumunu attı. O günkü şartlarda her zamankinden daha fazla Avrupa devletlerine duyulması îcâb eden yakınlık, onun Rusya tarafını tutması ile yalnızlığa döndü. Rus elçisinin bütün isteklerinin Sadrazam tarafından eksiksiz yerine getirilmesi, kendisinin halk arasında “Nedimof” gibi küçültücü bir lâkapla anılmasına yol açtı.
On bir ay süren Sadrazamlığı sırasında, beş serasker, dört bahriye, dört adliye, beş mâliye nâzırı, altı tophâne müşiri, beş sadâret, altı serasker müsteşarı, sayılamayacak kadar vâli ve taşra memurlarını değiştirmesi, devlet işlerini karıştırması bakımından dikkat çekici hususlardır. Vâliliklerin ödeneklerini kesmesi, lüzumsuz yeni vâlilikler kurarak idâreyi karıştırması, 1872’de görevinden alınarak Kastamonu Vâliliğine gönderilmesine sebep oldu. Adana Vâliliğinde de bulunduktan sonra İstanbul’a getirtilerek önce Şûrâ-yı Devlet (Danıştay) başkanlığına, ardından 1875’te ikinci defa sadrazamlığa getirildi. Hersek isyânına, Sırbistan ve Bulgaristan’daki ayaklanmalara mâni olamayan Mahmûd Nedim Paşa, bütçe açığını kapamak için aldığı tedbirlerle işleri büsbütün karıştırdı. Rus elçisinin telkinlerine kapılarak Bulgaristan İhtilâline karşı askerî tedbir almaması, Balkanlardaki çeşitli hâdiseler, büyük devletlerin müdâhale etmesine zemin hazırladı. Can düşmanı gibi olan Hüseyin Avni ve Midhat Paşaların talebeyi nümâyişe kışkırtmaları, Bosna-Hersek isyanlarındaki başarısızlıkları, mâlî krizin artması sebepleriyle, 12 Nisan 1876’da vazifeden alındı. Çeşme, Sakız’da ikâmete memur edildikten sonra, Sultan İkinci Abdülhamid Han zamânında affedilerek İstanbul’a döndü. 1879’da Dahiliye nazırlığına getirilince, eskisinin aksine halka ve memurlara çok iyi davrandı. Fakat hastalandığı için bu vazifeden alındı. 14 Mayıs 1884’te öldü. Cağaloğlu’ndaki bir arsaya gömülerek, sonra üzerine türbesi yapıldı.
Mahmûd Nedim Paşa, Tanzimat devrinde yetişen şâir ve yazarlardandır. Şiirlerini topladığı Dîvân’ı ile Reddiye adlı risâlesi basılmadı. Hikâye-i Meliki Muzaffer, devlet idâresine âit Âyine ve nazım olan Hasbihâl adlı eserleri yayınlanmıştır.