Vaka-i Hayriye

Vaka-i Hayriye

Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması hâdisesi için kullanılan tabir.


Yeniçeri Ocağı'nın, kuruluş yılları sonrasında, Osmanlı Devleti'nin Yükselme Devrinde seferde ve hazarda pek çok hizmetleri görüldü. Büyük zaferlerin kazanılmasında hizmeti geçti. Fakat, hizmeti devamlılık arz etmedi. On beşinci yüzyılda Fatih’e itaatsizlikleriyle başlayan disiplin bozukluğu 16. yüzyılda daha açık görüldü. Sultan Üçüncü Murad Han (1574-1595) zamanında genel olarak bozulmaya başladı. Devşirme Kanunu bütünüyle tatbik edilmeyince, Yeniçerilerle hiç alâkası olmayanlar, Ocağa kaydedilmeye başlandı. Disiplin bozuldu. Hâdise çıkarma âdet hâline geldi. Seferden kaçma, muharebeye katılmama, kumandanları, devlet adamlarını ve hattâ sultanı dahi azl, katl etmek fiillerinde bulundular. Islah teşebbüsleri kâr etmediği gibi, bunu kabul de etmiyorlardı. Tâlime yanaşmadıklarından devrin silahlarını kullanmıyor, muharebe taktiklerini kabul etmiyorlardı. Zamanla aslî vazifelerinden tamamen uzaklaştılar. Esnaflık ve ticaretle meşgul olmaya başladılar. Osmanlının yüzyıllarca üç kıtada hâkim kılmaya çalıştığı İslâm ahlâkını terk ettiler. Kadın ve erkeklere sarkıntılık, birbirleriyle kavga, odaları arasında mücadele, tüccar, esnaf ve diğer çalışanları haraca bağlama veya kazançlarına ortak olma, tüccar gemilerine balta asma gibi kanunsuz hareketler önü alınmaz hâle geldi. Harpten kaçma, ağalarını öldürme, reâyaya her türlü zulüm ve işkence gibi zorbalıkları da, ahâlinin Yeniçeriler aleyhine dönmesine sebep oldu.

Yeniçerilerin katlettiği büyük ıslahatçı Sultan Üçüncü Selim Han'ın şehadeti günü, 28 Temmuz 1808 tarihinde, padişah olan Sultan İkinci Mahmud Han, Yeniçeri Ocağı kalkmadıkça zamanın ihtiyaçlarına uygun askerî teşkilâtın ve diğer ıslahatların yapılamayacağını açıkça görmüştü. Yeniçeri Ocağı mensuplarını şüphelendirmeden uzun vadeli plânlar yaptı. Güvenilir adamlarını devlet ve askerî teşkilât kadrolarına tayin etti. Benderli Mehmed Selim Sırrı Paşayı sadrâzamlığa, Kadızâde Tâhir Efendiyi Meşihat makamına getirdi. Sultan Mahmud Hanın, âlimlere hürmet ve iltifatları bunların da halîfenin safında yer almasına sebep oldu. Topçu Ocağı mensuplarına rütbe verip, kıymetlendirdi; onlarla gizli müzakerelerde bulunup, bazı tedbirler aldı. Sultanın emri üzerine, yüksek devlet memurları uzun süren müzakereler sonunda muntazam ordu teşkiline karar verdiler. Eski Yeniçeri ağalarından Boğazlar Muhâfızı Ağa Hüseyin Paşanın teklifiyle, isteyen Yeniçerilerin de girebileceği “Eşkinci” adıyla bir teşkilât kuruldu. Yeniçeri Ağası Celâleddîn Ağa vasıtasıyla, Kul Kethüdâsı Hasan ve Ocağın ileri gelenlerine rütbe ve diğer makamlar verilmesi vaadiyle tasvipleri alındı. Şeyhülislâm Kadızâde Mehmed Tâhir Efendinin konağında, 25 Mayıs 1826 tarihinde; Sadrâzam Mehmed Selim Paşa, Rumeli Kazaskeri, İstanbul Müftüsü, Sadâret Kethüdâsı, Defterdar, Darphâne Nâzırı, Tophâne Nâzırı, Yeniçeri Ağası ve Ocağın ileri gelenleri toplandı. Yüksek devlet ricâli ve âlimlerin katıldığı bu toplantıda, devletin iç ve dış durumu müzakere edildi. Burada talimli asker yetiştirilmesi hususunda ittifakla fikir birliğine varıldı. Âlimler, harp talimi yapılmasının gerekli olduğuna dair fetva verdiler. Toplantıdan sonra, vezirler, âlimler ve ocağın ileri gelenleri, Ağa Kapısında toplanarak verilen kararlar gereğince çalışacağını belirten senet imzaladılar. Eşkinci Lâyihası denilen bu senede göre; İstanbul’da bulunan elli bir Yeniçeri Ortasından her biri asker olmaya müsait yüz elli kişi çıkaracak, Eşkinci Sınıfının her odasında, Yeniçeri Odasındaki kadar subay bulunacak, yani, birer tane Çorbacı, Odabaşı, Vekilharç, Bayraktar, Usta Başkarakullukçu, Saka bulunacaktı. Subaylar, tayinlerinde Yeniçeri Ağasına câize vermeyeceklerdir. Yeniçeri Ağası, vazifesine başlarken, sadrâzama hiçbir para vermeyecekti. Eşkincilerin eğitimlerine itina edilecekti. Talim, subayların nezaretinde Etmeydanı’nda, atış Kâğıthâne yahut Davutpaşa’da yapılacaktı. Eşkinci nezaretine, Matbah ve Gümrük Emini Hacı Sâib Efendi tayin edildi.

Eşkinci Lâyihasının yayınlanmasıyla, Yeniçerilerin taahhüdü altında, projenin tatbikatına başlandı. Eşkinci Ocağına birkaç gün içinde beş yüz kişi müracaat etti. Eşkincilere üniforma ve silâhları dağıtılıp, 11 Haziran 1826 tarihinde Etmeydanı’nda talim başladı. Fakat, padişah ve devlet ricâli, Yeniçerilerden emin olmadıklarından ihtiyatî tedbir aldılar. Topçu, Humbaracı, Lâğımcı ve Tersane Ocaklarının ileri gelenleri hükümet safına alındı. Boğaziçi’nin Rumeli Sâhil Muhâfızı Ağa Hüseyin Paşa ve Anadolu Sâhil Muhâfızı İzzet Mehmed Paşanın maiyetlerindeki üç bin kadar sekban askeri, lüzumunda derhal müdahale için hazır kuvvet olarak ayrıldı. Devlet ricâli, her ihtimale karşı Boğaziçi’ndeki yalılara çekildi.

Yeniçeriler, Eşkinci Ocağının talime başladığı gün, aleyhte propagandaya başladılar. Yeniçeri Ocağının kaldırılacağı etrafa yayıldı. Yeniçeriler, Eşkinci Ocağını istikballeri için zararlı görerek, isyan bayrağını açtılar. 15 Haziran 1826 tarihinde kazanları alıp, Etmeydanı’nda toplandılar. Âsiler, etrafa tellâllarını gönderip, “Sadrâzamın, Yeniçeri Ağasının, Ağa Hüseyin Paşanın öldürüldüğünü” ilan ederek, halka “Etmeydanı’nda toplanma” daveti yaptılar. Serseriler, Yeniçeri menfaatkârları, davete katıldılar. Yağma, soygun, halka tecavüz, anarşi başladı. Harp talimine fetva veren âlimler hakarete uğrayıp, tehdit edildi.

Yeniçerilerin isyanı üzerine Sadrâzam, Şeyhülislâm ve diğer devlet adamları, Topkapı Sarayı'na gittiler. Sadrâzam, Topçu, Humbaracı, Top Arabacı, Tersâne Ocaklarına, Şeyhülislâm ise müderrislere, şeyhlere ve talebelere, saraya gelmeleri için haber gönderdi. Sultan Mahmud Han da, Beşiktaş Sarayından Topkapı Sarayına geldi. Padişah, önce Sadrâzam ile Şeyhülislâmı, sonra da devlet ricâli ve âlimleri kabul etti. Onlara, Yeniçerilerin dayanılmaz hâle gelen isyan hareketlerinden bahsetti. İsyanın dinî hükmünü sorunca âlimler, isyancıların katlinin meşrûluğuna cevaz (izin) verdiler. Sultanahmed Camii harekât üssü kabul edildi. Sancak-ı şerîf çıkarıldı. Müslümanlar Sancak-ı şerîf altında Sultanahmed Camiinde toplandılar. Sancak-ı şerîf, tekbirlerle minbere dikildi. Silâhsızlara içcebehâne açılarak, silâh dağıtıldı. Âsiler, Sancak-ı şerîf altında toplanılmasını engellemek için, Sultanahmed ve Beyazıt meydanlarında cana tecavüz ederek, terör havası estirdilerse de muvaffak olamadılar. Âsiler, Divanyolu ile Beyazıt çevresini, Uzunçarşı ile o tarafın yollarını tutmuşlardı. Devlete sadık kuvvetlerin kumandanlarından Ağa Hüseyin Paşa, Topçu askeriyle Divanyolu’ndan, İzzet Mehmed Paşa, Humbaracı, Lâğımcı, Tersâne askerleriyle Saraçhâne tarafından, Etmeydanı istikametine hareket ettiler. Silâhlandırılmış ahaliyse askerin gerisinden geliyordu. Âsiler, tahminlerinin üstünde mukavemetle karşılaşınca geri çekildiler. Ağa Hüseyin Paşa kuvvetleri, Horhor Çeşmesi yakınlarında âsi müdâfîlerin mukavemetiyle karşılaştı. Topçu Yüzbaşı İbrahim Ağanın gayretiyle mukavemet kırıldı. Âsiler devamlı gerileyip, Etmeydanı’nda Yeni Odalar denilen Yeniçeri kışlalarına çekildiler. Âsilerin kışlası çembere alındı. İbrahim Ağa, topçu ateşiyle, kışla kapısını tahrip etti. Topçu İmamı Hacı Hafız Ahmed Efendi önde olmak üzere askerlerle kışlaya girdi.

Kışla yakıldı. Şiddetli bir taarruzla âsilerin çoğu kılıçtan geçirildi. Kaçıp da yakalananlar idam edildi. Yeni Odalardan sonra Eski Odalar denilen kışlaya kaçanlar da yakalandı. Kaçaklardan yakalananlar idam edildi. Serseriler ve zararlı fiillerde bulunan şahıslar, İstanbul’dan uzaklaştırıldı. İsyanın bastırılmasıyla Sadrâzam ve Şeyhülislâm, Sancak-ı şerîfi Sultanahmed Camiinden alarak tekbir ve tehlîl ile Topkapı Sarayına getirdiler. Sultan Mahmud Han, Sancak-ı şerîfi karşıladı. Sancak-ı şerîfi Bâbüssaâde çatısı altında kurulan taht yerine dikti. Muhteşem merasim yapıldı. Sancak-ı şerîf yerine konduktan sonra, Sultan Mahmud Han, harekâtı muvaffakiyete götürenlere, merasime katılanların huzurunda teşekkür etti. Devlet ricâli, meseleleri görüşmek üzere sarayda kalıp, diğerleri dağıldı.

Yeniçeri Ocağının imha edildiği 15 Haziran 1826 tarihine Osmanlılar ve tarihçiler “Vak’a-i Hayriyye” (hayırlı vaka) dediler. Yeniçerilerin imha edilişi, her tarafta sevinçle karşılandı. Yeniçeri Ocağı, resmen, 17 Haziran 1826 tarihinde kaldırıldı. Sultan Mahmud Han, bir Hatt-ı Hümâyun yayınlayarak, Yeniçerilerin devlet ve millete yaptıkları kötülükleri saydı ve ocağın kaldırıldığını belirtti. Sadrâzam, valilere özel talimat göndererek, vilâyetlerdeki Yeniçeri Ocaklarının söndürülmesini istedi. Yeniçeri Ocağı kurulurken dua eden Hacı Bektaş-ı Velî hazretlerinin yolundan ayrılan sapık Hurufîlerin tekkeleri kapatıldı; Hurufî babaları sürüldü.

Yeniçeri Ocağının kaldırılmasıyla, “Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye” adıyla devrin usulüne göre yeni bir ordu teşkilâtı kuruldu. Seraskerliğine Ağa Hüseyin Paşa tayin edildi. Osmanlı şairleri geleneğe uyarak Vak’a-i Hayriyye için tarih düşürdüler. En meşhuru Keçecizâde İzzet Molla’nın şu mısralarıdır:



“Tecemmü' eyledi meydân-ı lahme,

İdüb küfrân-ı ni’met nice bâğî,

Koyup kaldırmada ikide birde,

Kazan devrildi söndürdü ocağı.”
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt