Ülke

  • Konbuyu başlatan Talebe
  • Başlangıç tarihi
  • Cevaplar 0
  • Görüntüleme 635
  • Etiketler
    ülke
  • Cevaplar: 0 Görüntüleme: 635
ÜLKE


Bir devletin egemenliği altında bulunan yeryüzü parçasını ifade eder. Ülke kavram», devletin kara ülkesi ile beraber nehir, göl, karasuları ve hava alanım da kapsar. Ülke kavramına yeryüzünün altı ile son dönem­lerde yoğun bir kullanıma sahip olan kıta sahanlığı da girmektedir. Tarihte bir devle­tin ülkesini genişletmesi veraset, fetih veya sahipsiz ülkelerin işgali yoluyla olabiliyor­du. Bugün için dünya coğrafyası nisbi bîr statükoya kavuşmuşsa da savaşlar netice­sinde devletlerin ülkeleri değişebilmekte­dir.
Bir devletin ülkesi üzerindeki yetkileri uluslararası hukuk tarafından teamüle da­yalı olarak veya anlaşmalarla bazı sınırla­malara tabi (alınabilir. Bunlar arasında dip­lomatik himaye, konsolosluklar, yabancı askeri kuvvetlerin bazı özel halleri bulunur. Ulusal sınırlar içindeki bir bölgede ulusla­rarası hukuk düzeni uygulanabilir. Bir dev­letin karasularından, kanal ve nehirlerinden diğer devletlerin deniz taşıtlarının geçi$ haklan vardır.
Çağdaş uluslararası hukuk sisteminde ülke üzerindeki uyuşmazlıklarda ileri sürü­len temel siyasi ilkeler coğrafi yakınlık, ta­rihi süreklilik ve self-determination (kendi geleceğini kendisinin belirlemesi) ilkeleri­dir. Coğrafi yakınlık, bir diğer ülke üzerin­de hak iddialarının coğrafi olarak yakın ve­ya komşu olunduğuna dayalı olmasıdır. Tarihi süreklilik, bir devletin kendine ait ol­mayan bir ülkede geçmişte sahip olduğu, kül türel-tarihi ortaklık iddialarına dayalı olarak hak talebinde bulunmasıdır. Self-de­termination ilkesi ise, özellikle Üçüncü Dünya Hareketi ile beraber II. Dünya Sava­şı sonrasında dünyada meydana gelen güç dengeleri değişikliklerinin sonucunda orta­ya çıkmıştır. Başta Afrikalı ve Asyalı dev­letlerin bağımsızlıklarını kazanmaya başla­maları, dünya siyasi sisteminde önemli et­kiler yapmıştır. Birleşmiş Milletler'de ka­bul edilen 1514 ve 2189 sayılı Genel Kurul kararları, bağımsızlık yolunda mücadele eden halkların durumuna dikkat çekmiş ve bunların kendi geleceklerini kendilerinin belirleme haklarının bulunduğunu ortaya koymuştur.
Uluslararası hukuk sisteminde ülkelere ilişkin iddialarda öne sürülen bu üç farklı yaklaşıma en iyi örnek Batı Sahra sorunu­dur. Fas, Batı Sahra ülkesi üzerindeki iddia­larını coğrafi yakınlık, Moritanya ise tarihi süreklilik esasına dayandırırken, Cezayir de bölge halkına "self-determination" ilke­sinin uygulanmasını istemiştir.
Çağdaş dünya coğrafyasında ülke sınır­larını belirleyen en önemli etkenler tarihi gelişim ve anlaşmalardır. Özellikle Avrupa ülkelerinin bugünkü sınırları geçmişin etki­lerini, kültür, ekonomi, halk gibi unsurların farklılığım yansıtırken; tarih boyunca sö­mürgeci devletlerin denetiminde kalmış Afrikalı ülkelerin çoğunun sınırları da bu sömürgeci ülkelerce kendi çıkarları çerçe­vesinde çizilmiştir.
Türkiye'nin kara ülkesinin sınırlan Bul­garistan'la 1913 Barış Anlaşması ve 1923 Lozan Anlaşması, Yunanistan ile 1923 Lo­zan Anlaşması, Suriye ile 192) Türk-Fran-sız itilâfnamesi esas olarak lesbit edilmiştir. Yine aynı şekilde Irak ile 1921, İran ile 1932,1939 ve SSCB ile de 1921 Moskova Anlaşması ve 1921 Kars Anlaşması sınırla­rı çizmiştir. Bununla beraber, özellikle Yu­nanistan ile deniz ve hava sahaları sınırlan konusunda uyuşmazlık devam etmektedir. Ege denizinde Yunanistan'a ait sayılan 3000'e varan adalann varlığı ve bu denizin kendine has özettiklerinin olması, Türkiye ile Yunanistan arasında, karasulannın ge­nişliği, FIR ve Kıta sahanlığı konularında önemli uyuşmazlıklar çıkarmıştır.
İslâm hukukunda, ülke, müslüman veya gayri müslim bir idarenin hakimiyetinde ol­masına göre isimlendirilir. Bu hususta esas ilke "hakimiyet" unsurudur. Ülkenin niteli­ği belirtilirken, İslâm hukukçuları ülkenin durumuna göre, Darü'l-İslam, Daru'1-harb, Daru'1-Bağy, Darü'z-Zimme gibi çeşitli isimler vermişlerdir. İslam tarihinde ilk İs­lam ülkesi olarak Medine için Darü'l-Hicret ismi kullanılır, islam fıkhında ülke statüsü için esas olarak Darü'İ-îslâm -veya Dârü'l-Harb ifadeleri geçer. Darü'l-tslâm (Darü'l-Adl) temelde müslümanlann hakimiyetin­deki bölgeler (es-Serahsi, ed-Debbusi vd.) Darü'1-Harb ise gayri müslümanlann haki­miyetleri altındaki ülkelerdir. Bu sınıflan­dırmadaki kıstas, müslüman veya gayri müslimlerin nüfus olarak azınlık veya ço­ğunlukta olmalan değil kimin o ülke üze­rinde hakim bulunduğudur.
İslam fıkhında, bir ülkenin Darü'1-ls-lam'a dönüşmesi için o ülke halkının İs­lam'a girmesi, İslam hükümlerinin tatbiki ile olurken, bir İslam ülkesinin Darü'l-Harb'e dönüşü konusunda farklı görüşler vardır. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'in de dahil olduklan İslâm bilginlerinin çoğu sadece gayri islamî ahkâmın icrasının ye­terli olduğunu belirtirken, Ebu Hanife farklı görüşü benimsemiştir.
(SBA)
 
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
SON KONULAR
Ülüş bởi Talebe,
Uygarlık bởi Tarih Öğretmeni,
Ulusal Ant bởi Tarih Öğretmeni,
Üs bởi Talebe,
Ulema bởi Talebe,

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt