Tercüman-ı Ahval

Tercüman-ı Ahval

--------------------------------------------------------------------------------

Şinasi'nin teşviki ve yazı yardımı ile Agah Efendi tarafından çıkarıldı. Agah Efendi gazetesinde Şinasi'nin yazdığı yazılardan 25. sayıya kadar yararlanabildi.


Tercüman-ı Ahval, 22 Ekim 1860'da küçük boyda ve dört sayfa alarak çıkmağa başladı. Başlığının altındaki açıklamaya göre, "Bu gazete içte ve dıştaki durumlarla ilgili olarak seçilmiş bazı havadisleri ve maarif, sanayi ve ticaret ile başka faydalı hususlardan bahseden konuları kaplayacak ve şimdilik haftada bir kere, yalnız Pazar günleri yayınlanacaktı. Bu açıklamadaki "şimdilik" kaydının doğruluğu, 22 Nisan 1861 tarihli 25. sayıdan itibaren Tercüman-ı Ahval'ın haftada üç kere (Pazar, Salı, Perşembe) çıkmağa başlaması ile anlaşılıyor.

Tercüman-ı Ahval'ın matbaası Bahçekapı'da, şimdiki Dördüncü Vakıf Hanı'nın yerinde idi. Fiyatı 40 para (1 kuruş) idi.

Okullardaki öğretim sistemini tenkit eden bir yazısından dolayı hükumetçe iki hafta süre ile kapatılan (Mayıs 1861) Türk basınında ilk kapatılma olayı ve bütün engellemelere rağmen ilk sayısında açıklanan gazetecilik anlayışından ayrılmadan görevini büyük bir cesaret ve titizlikle sürdüren Tercüman-ı Ahval beş buçuk yıla yakın bir süre Türk halkına ve basınına hizmet ettikten sonra, 11 Mart 1866'da kendiliğinden kapandı.
 
Tercüman-ı Ahval



Özel teşebbüsle kurulan ilk Türk gazetesidir. Bu gazetenin kendi gazetesini etkileyeceğini düşünen W. Churchill, Ruznâme-i Ceride-i Havâdis-i çıkararak Tercüman-ı Ahval’e rekabet etmiştir. Gazeteyi Agâh Efendiyle Şinasi birlikte çıkarmışlardır. Agâh Efendi dünyayı gezmiş ve tanımış, cesur, bilgili, bir aydındı. Şinasi ise Avrupa'ya giderek Fransız kültürünü, edebiyatını ve şiirini Türk aydınına tanıtan, Batılı şiirlerin tercümesini yapan ve gazeteciliği "İş bu gazete, ahval-i dahiliye ve hariciyeden müntehap bazı havadisi ve maarif-i mütenevvia ile şair mevadd-ı nafiaya dair mebahisi neşir ve beyana vasıta olacaktır." diyerek cemiyetin tekamülüne vesile olarak gören Batıcı bir aydındır.

Tercüman-ı Ahval'de sanayiye, bankacılığa, ticarete, postacılığa dair çeşitli yazılar çıkmaktaydı. Yabancı basından yapılan çevirilere de gazete de sık sık rastlanmaktadır.

"Gazetede görülen haberler arasında, hatt-ı hümayunlar, resmi tebliğler, nizamnâmeler, vilayetlerden oraların ahvaline dair gazeteye gönderilen mektuplar, meteoroloji raporları yer almaktadır."

Başta Agâh Efendi, Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Sarı Tevfik Bey, Mehmet Şerif Bey, Hasan Suphi Efendi gazetenin başlıca yazarlarıdır.

Tercüman-ı Ahval ve Ruznâme-i Ceride-i Havadis arasında çıkan bir tartışma sonucu Tercüman-ı Ahval, 26 Aralık 1860 tarihli sayısında Ceride-i Havadis sahibinin İngiliz olduğunu ve gazetenin gelirinden başka hükümetten de nakdî yardım aldığını açıklamıştır.

Basın Tarihinde İlk Kapatma:

Tercüman-ı Ahval'ın hükümetin icraatlarına karşı tenkitçi tutumu ve Ceride-i Havadis'le olan münakaşaları Bâb-ı Âli'yi rahatsız etmişti. Bu rahatsızlığının sonunda hükümetin kapatma kararı Ceride-i Havadis'te yayınladı. (1861)

18. yüzyıldan sonra fikri hayatımızı tesiri altına alan Batı medeniyeti, bu etkiyi evvelâ Osmanlı aydını üzerinde gerçekleştirmiştir. Askerî, idarî, felsefî ve edebî alanlarda görülmeye başlayan Batı etkisi yine kendisinin öncülüğünü yaptığı gazetecilik alanında da etkili olmuştur. Gazeteyi sahiplenen Osmanlı aydınına karşın halk temkinliydi. Çünkü gazetenin anlam ve önemi henüz yeteri kadar anlaşılmış değildi. Fakat Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ifadesiyle gazete "Ufak tefek hadiseleri nakletmek suretiyle dünya ile bir münâsebet kuran, bazı faydalı bilgileri veren, okumayı zaman geçirme şekillerinden biri yapan bir vasıta olmaktan çıkar. Hakiki manasında kürsü olur"

Gazete Osmanlı toplumunda değişimin hızlandırıcısı olmuştur. Aydınları etrafında toplamış. Batı'yla tanıştırmış (ilk tercüme faaliyetlerinin mekanı gazetelerdi), fikri grupları ve ayrılıkların arenası olmuş ve bütün bir toplum hayatının değişmesinde önemli rol oynamıştır. 19. asrın münekkitlerinden Tanpınar gazeteyi ve fonksiyonunu şöyle yorumlar: "Bütün işaretler oradan gelir. Kalabalık onun etrafında kurulur. Okumayı o yazar. Mekteplerin uzak bir gelecek için hazırladığı dağı o tutuşturur."

Tiyatro, tercüme ve telif ilk örneklerini gazete vasıtasıyla verir. Makale, deneme, tenkit gibi türler gazete bünyesinde gelişmiş türlerdir. Bu türler vesilesiyle politika, güncel ve hayatî meseleler, fikri cereyanlar günün hadisesi olmaya başlar. Bu gelişmelerden sonra Osmanlı'da gazeteler hızla yayılmaya ve açılmaya başlar. Matbuat artık güncel ve siyasî hayatın bir parçası haline gelmiştir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt