Tek Parti Sistemi

Talebe

Yönetici
Katılım
14 Şub 2021
Konular
559
Mesajlar
4,059
Tepkime puanı
10,674
Puanları
113
Meslek - Branş
Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
TEK PARTİ SİSTEMİ


Meşru siyasal faaliyetin tek bir partiye tanındığı, meşru muhalefete yer verilmeyen ve günümüzde daha çok sosyalist ülkelerde uygulanan siyasal-yönetsel sistem.
Sadece tek bir partinin iktidara gelmek için girişilen siyasal faaliyetine, toplumu örgütlemesine, topluma belli bir ideoloji doğrultusunda yön vermesine, değerleri ve kaynaklan dağıtmasına izin verilen "tek parti sistemi", yapısal ve düşünsel bakım­dan kendine özgü bazı niteliklere sahiptir. Teoride ve uygulamada tek parti sisteminin tek bir biçiminin olmadığı görülür. Örgüt­lenme biçimi ve ideoloji dikkate alındığın­da bu sistemin günümüzde totaliter-ihtilâlci (komünist) tek parti sistemi ile rekabete da­yalı çok partili sisteme geçiş öncesinde, bil­hassa bağımsızlıklarını yeni kazanan Afri­ka devletlerinde görülen, modernleştirici-hazırlayıcı tek parti sistemi şeklinde bir tas­nifi yapılabilir. Çağımızda Sovyetler Birli-ği'nde, Nazi Almanyası'nda, Mussolini İtal-yası'nda ve az-gelişmiş Afrika ve Asya ül­kelerinin bazısında uygulama imkânı bul­muş olan tek parti sistemi, fonksiyonlun ve ortaya çıkış şartları birbirinden farklı ol­makla birlikte yapılan ve ideolojileri ara­sında ilginç bir benzerlik bulunmaktadır. Özellikle komünist partilerin hem örgütlen­me biçimleri hem de ideolojileri arasında tek bir form dikkat çekmektedir.
Bir toplumda tek parti sisteminin kurul­ması süreci, birkaç merhaleden geçerek gerçekleşmektedir, iktidara gelmeden ön­ceki ilk safhada, genellikle gizli olarak ih­tilâlci bir siyasal parti ortaya çıkmaktadır. İkinci safhada gizli ihtilalci parti, iktidarı ele almakta ve rejime egemen olmaktadır;
partinin oturması, bürokratik şekilde örgüt­lenmesi bu safhada gerçekleşmektedir. Ar­dından bir kişinin (Stalin, Hitler, Mussolini vd.) her şeye egemen olduğu sadece onun sözünün geçtiği safha gelmektedir. Dör­düncü safhada da kişi iktidarı zirveye ulaş­makta, muhalefet şiddet ve terörle ezilmek­te ve susturulmaktadır. Zirvedeki kişinin ve partinin egemenliğinde totaliter bir devlet ortaya çıkmaktadır.
Genellikle toplumu kökünden değiştirip yeniden örgütlemek amacının güdüldüğü tek parti sisteminde, herşeye egemen olan totaliter ve ihtilâlci parti, tek parti oluşunun meşruiyet temelini siyasal ideolojiye da­yandırmakladır. Sovyet doktrinine göre, çok partili I ik kapitalist oligarşiyi gözden sakladığından hürriyeti ve demokrasiyi gerçekleştirmek için tek parti gereklidir. Partiler sosyal sınıflan temsil etmektedir­ler. Toplumda çatışmaların kaynağı olan sosyal sınıfları ortadan kaldırmak ve sınıf­sız bir toplum kurmak için işçi sınıfının ön­derliğine ihtiyaç vardır. Bu durumda işçi sı­nıfının bir partisi olmalı ve bu parti toplumu sınıfsız hale getirmelidir. Böylece Marksist -Leninist ideoloji tek parti sistemine meşru­iyet zemini oluşturmaktadır. Benzer anlayı­şı, farklı formlarda olsa bile, Nazizmde ve Faşizmde görebildiğimiz gibi Afrika ve As­ya ülkelerinde görülen tek parti sistemlerin­de de görmek mümkündür. Meselâ, Türki­ye'de 1945 Öncesinde uygulama imkânı bulmuş olan tek parti yönetimi döneminde toplumun geriliği, karşı devrim girişimleri, Batılılaşma ve resmi ideolojiye düşmanlık gibi gerekçeler bu sisteme meşruiyet zemi­ni oluşturmada kullanılmıştır.
Tek parti sisteminin en önemli özelliği, her şeye rağmen egemen olan partinin bir
ideolojiyi temsil etmesi bu ideolojiye göte toplumu yeniden kurmağa, ona yeni ve farklı bir biçim vermeğe çalışmasıdır. Bu sistemde hem parti tekeli, hem de ideoloji tekelinin en belirgin nitelik olarak ortaya çıkağı görülür. Parti, ideolojinin isteğine uygun bir toplumu kurmak için toplumu te­melden değiştirmeyi hedef al ir ve bu alanda büyük idealler, ihtiraslar peşinde koşar. İdeolojinin çerçeveyi çizdiği resmi düşün­me biçimi ve resmi doğrular yaratılır; ve bu yapının kurulması ile resmi doğruların dı­şındaki düşüncelere yer verilmez. Resmi düşünme biçimi dışında düşünmek ihanet olarak telakki edilir. Amaçların gerçekleşti­rilmesi için sistemin totaliter olması bir zo­runluluk olarak ortaya çıkar. Bu sebeple muhalefet şiddetle ve terörle susturulur. Korku ve inanç sisteme egemen olan en Önemli nitelikler olur. İdeolojinin partiye ruh ve güç verdiği bu sistemde devlet ve parti ideolojiyi yayma fonksiyonunu yük­lenmiş olup her türlü kamusal İmkânlar bu iş için kullanılır. Kitle iletişim araçları ve eğitim kurumlan bu amaca hizmet eden başlıca araçlardır. İdeolojiye ve onun uygu­lamalarına karşı ciddi muhalefet oluşturan geleneksel-dinsel kurumların şiddetle orta­dan kaldırıldığı gözlenmektedir. Sovyetler Birliği'ndeki uygulamada binlerce mabet kapatılmış, din adanılan zecri, şekillerde ce­zalandırılmışlardır. Benzer uygulama Çin Halk Cumhuriyeti'nde ve Arnavutluk'ta da yaşanmıştır.
Tek parti sisteminde meşru siyasal faali­yette bulunan partinin toplumun bütün alanlarına egemen olması ve her şeye sahip bulunması, bir başka Önemli özellik olarak değerlendirilebilir. Partinin mutlak iktida rina karşı gelecek bir güç yoksa da zaman zaman ortaya çıkan muhalefet girişimleri kolayca saf dışı edilmektedir. Bu sistemde parti, resmi ideolojiye uygun bir toplum ye­tiştirme amacı gütmesi sebebiyle "sultacı öğretmen" rolündedir. Bu amaca ulaşmada bir başka güce yer verilmemektedir. Toplu­mun bütün alanlarına egemen olan bürokra­siye partinin hakim olmasa, bürokrasiyi par­tinin uygulama aygıtı haline getirmekte olup politize bir örgüt şeklinde ortaya çık­masını sağlamaktadır. "Yeni Sınır olarak etkinliğini iyice artırmış olan ve sınıfsız toplum yaratma idealine rağmen güçlü bir sınıf olarak ortaya çıkan bürokrasi, partinin emrinde ve denetiminde bulunmaktadır. Si-yasal-yönetsel sistemde kuvvetli bir merke­ziyetçilik gözlenmektedir. Siyasal, top­lumsal ve ekonomik her türlü karar, mer­kezde, partinin zirvesinde bulunanlarca alınmakta ve aşağıya akta 1 maktadır. Bu sistemde gelecek ve vanln k istenen hedef önemli olduğundan toplumsal ve kişisel farklı talep ve istekler kolayca gözardı edi­lebilmektedir.
Tek parti sisteminde siyasal parti tekeli tek partide olduğundan devlet, bu partiye sıkıca bağlı bulunmakta olup partizan bir devlettir; partiler devleti değil partizan bir devlet söz konusu olmaktadır. Devlet, tek parti ideolojisini mutlak doğru olarak orta­ya koyduğundan, ideolojinin tartışılması mümkün olamamaktadır. Bu sistemde ikti­darın ve devletin kimin elinde olduğu da ay­rı bir sorundur. İktidar bir oligarşide mi, yoksa bir monarkta mıdır? Genelde parti hi­yerarşisinin zirvesinde bulunan ve kutsal-laşonlmış bir kişinin iktidara egemen oldu­ğu gözlenmektedir. Zirvedeki bir numaralı kişi, karizmatik bir lider görünümündedir. Toplum ona olağanüstü nitelikler atfetmektedir. Bir numaralı kişinin - buna biz mo~ nark da diyebiliriz- aldığı kararlara, yakın çevresinde bulunanların bile muhalefeti imkânsız gibidir. Zirvedeki bir numara kişi, kararları arkadaşlarına tasdik ettirmede zorluk çekmemektedir. Sovyetler Birli­ğinde Yüksek Sovyetlerdeki kararların alı­nışı ilginç bir örnek teşkil etmektedir. Her türlü tasan ittifakla kabul edilmekte ve top­lu alkışlarla kutsanmaktadır. Zaten kariz-matik liderin kararlarda yanılabileceği de pek düşünülmemektedir. Sisteme egemen olan korku, kararların aleyhinde olanların kanaatlerini ifade etmelerine imkân verme­mektedir. Bu sistemde toplumsal taleplerin rahatça ifade edilmesi, iktidara ulaştırılma­sı ve bu talepler doğrultusunda kararların alınması mümkün değildir. Zaten ideolojik olarak toplumun farklı toplumsal tabakalar­dan meydana geldiği kabul edilmemekte ve tek boyutlu bir toplum ütopyası ile gerçek­ler gizlenmektedir. Aslolan toplumun yu­karıdan harekete geçirilmesi, belli bir şekle sokulmasıdır; bu sebeple sulta temel esas olarak karşımıza çıkmakladır.
Tek parti sisteminde, demokratik anlam­da bir seçimden de söz etme imkânımız yoktur. Seçilecek kişilerin parti tarafından belirlenmesi, tek liste halinde seçime gidil­mesi, seçmenlerin tercih yapma haklarının bulunmaması ve sadece önlerine konulan listeyi onaylamak zorunda olmaları, seçim­den çok plebisit görünümü vermektedir. Bu uygulamaya her ne kadar meşruiyet kazan­dırıcı ideolojik gerekçeler bulunmaktaysa da bu seçim biçiminin hürriyet ve demokra­si için uygun olduğunun savunulmasının hiçbir anlamı bulunmamaktadır.
Tek partili totaliter sistem denince ne men Sovyetler BirliğTndeki komünist partinin egemen olduğu sistem akla geliyorsa da Nazi Almanyası, Mussolini İtalyası, Fran-ko İspanyası ve Afrika'daki çeşitli devlet­lerde farklı uygulamalar da bulunmaktadır. Türkiye'de 1945'ten önceki tek parti sistemi ile C. Abdülnasır döneminde Mısırdaki tek parti sistemi örgütlenme ve ideolojik nite­likler bakımından farklı örnekler olarak gö­rülebilmektedir. Değişik toplumlarda uy­gulanan tek parti sistemleri arasında genel­de bir benzerlik bulunmakla beraber top­lumsal - kültürel yapı farklılığı sebebiyle hem örgütlenme hem de ideoloji alanında önemli ayrılıkların varlığı gözlenmekte­dir.
Davut DURSUN
 
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt