Talebe
Yönetici
- Katılım
- 14 Şub 2021
- Konular
- 604
- Mesajlar
- 4,105
- Tepkime puanı
- 11,789
- Puanları
- 113
- Meslek - Branş
- Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
Yazarın son konuları
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Dersi 2.Dönem 2.Sınava Hazırlık Çalışma Kâğıdı
Tarih Dersi 11. Sınıf 2.Dönem 2.Ortak Yazılı Sınava Hazırlık Çalışma Kâğıdı
Tarih Dersi 10. Sınıf 2.Dönem 2.Ortak Yazılı Sınava Hazırlık Çalışma Kâğıdı
Tarih Dersi 9. Sınıf 2.Dönem 2.Ortak Yazılı Sınava Hazırlık Çalışma Kâğıdı
TYT Tarih Kavram Haritaları
9.Sınıf Tarih 2. Dönem Sınav Öncesi Çalışma Soruları
Birinci Dünya Savaşı Öncesi Genel Durum, 1. Dünya Savaşı ve 1.Dünya Savaşının Sonu
Atatürk’ün Okuduğu Okullar Kavram Haritası
Akropol
Ahura Mazda
Tarih Dersi 11. Sınıf 2.Dönem 2.Ortak Yazılı Sınava Hazırlık Çalışma Kâğıdı
Tarih Dersi 10. Sınıf 2.Dönem 2.Ortak Yazılı Sınava Hazırlık Çalışma Kâğıdı
Tarih Dersi 9. Sınıf 2.Dönem 2.Ortak Yazılı Sınava Hazırlık Çalışma Kâğıdı
TYT Tarih Kavram Haritaları
9.Sınıf Tarih 2. Dönem Sınav Öncesi Çalışma Soruları
Birinci Dünya Savaşı Öncesi Genel Durum, 1. Dünya Savaşı ve 1.Dünya Savaşının Sonu
Atatürk’ün Okuduğu Okullar Kavram Haritası
Akropol
Ahura Mazda
TARİHSELCÎLİK
Tarihselcilik kavramı ilk kez Meine-du'rmn Hristiyan öğretileri üzerine yazdığı kitapta kullanmıştır. Fakat sözlüklerde "ta-rihcilik"ten ayrı olarak görülmesi ancak 1940'lardan sonradır. Tarihselcilik bir çok yerde 'tarihçilik' ile karıştırılır. Tarihçilik, olaylara tarihsel bir perspektiften bakan, ol­guları tarihsel konumlarına, dönemlerine, aşamalarına göre değerlendiren ve önemli ölçüde görecelik (relativism) öğesi taşıyan bir görüştür. Tarihçilik, tarihte yaşayan bir şahsiyeti o günün toplumsal ilişkiler ağı çerçevesinde yorumlamaktır. Oysa tarih­selcilik çok daha karmaşık ve son dönem­lerde K. Popper'in adıyla birleşmiş bir kav­ramdır. Popper tarihselciliği pek çok yerde ve değişik biçimler altında tanımlamıştır. Esasen bir kavramın tüm anlamlarının tek bir tanım içerisinde yakalanamayacağına inanan biri olarak Popper, tanımların "tam"lığından sürekli kuşkulanmıştır. Bu­nun için de tarihselcilik için tek bir tanım vermekten kaçınmıştır. Buna karşılık Açık Toplum ve Düşmanları' nın başlarında ta-rihselci teorilerin ortak niteliklerini şu "ana tarihselci öğreti"de toplamıştır: "Tarihin
belirli tarihsel ya da evrimsel yasalarca ida­re edildiği ve bunları keşfetmekle insanın kaderi hakkında kehanette bulunabileceği­miz doktrini"dir. Şu halde tarihselcilik bu­rada şu iki ana fikre isünad ettirilmektedir: a) Tarihin gidişatı hakkında kehanette bu­lunmak, b) Bu kehanetlerin sonuçlarına uy­gun bir siyaset yapmak. Popper değişik yer­lerde bu iki ana tarihselci görüşü temel ola­rak kabullenmiş ve ilkine "teorik tarihselci­lik" (theoretical historicism), ikincisine de "eylemci tarihselcilik" (activist histori­cism) adını vermiştir. Her ne kadar her ikisi de birbirinden kopmaz bağlarla bağlıysa da metodik olarak bu şekilde ayrı ayrı ele alı­nabilirler.
1- Teorik Tarihselcilik:
Tarihsel olayla­rın gidişi üzerinde öndeyilerde, hatta keha­netlerde bulunmak ve bunlara dayanarak ta­rihi açıklamaya çalışmak. Bu öğreti belli bir takım mantık yanlışlarından ve akıl yürüt­me hatalarından dolayı kolaylıkla elenebi-lir.
2-Eylemci Tarihselcilik:
tikinin sağladı­ğı inanç ve teorik dayanaklardan yola çıkı­larak yapılan siyaset eylemi. Böyle bir siya­set, tarihin kaçınılmaz yasalarına dayana­rak yürütüldüğünden bir tehlike de arzet-mektedir. (Zaten Açık Toplıurian yazılma nedeni de bu tehlikelerin varlığıdır.) Bu tehlikeyi şöyle açıklayabiliriz: Eğer ben bir siyasetçi olarak, gelecekte toplumun alaca­ğı biçimi şimdiden biliyorsam, mevcut top­lumu şu üç yönden birine sürüklemem muhtemeldir: Toplumu, ya daha geriye, ya­ni bozulmuşluğun ve aynmlaşmamışlığm egemen olduğu döneme döndürmeye; ya ileriye, yani mesihçi beklentilerle dolu ge­leceğe yöneltmem ve yahut da olduğu yerde dondurmam gerekirdi. Zira kafamda teşek­kül ettirdiğim 'toplum projesi' bu üç olası­lıktan birini seçmemi icap ettirecekti. Ama bu üç yoldan her birisi yönettiğim insanlara seçme şansı bırakmayan, onların üstünde ve benim projeme uygun birer idealdir. İde­al toplumlar bireyleri aşan böyle bir kollek-tivizme geçit verdiklerinden doğrudan tola-liter yönelimlere yol açmaya eğilimlidirler. Öyleyse tarihselciliğin ana savı, Anthony Quinton'ın özetlediği gibi, 'tarihselci felse­felerin otoriter ve totaliter yönetimlere ne­den' olduğudur. Bu durumda bunun karşı­sında demokratik değer ve inançların, aklın, bireyin ve özgürlüklerinin savunulması ge­reklidir. Modern sanayi toplumlarında da başgösteren bu gibi tarihselci öğretiler Pöp-per'e göre genellikle "büyük toplumsal de­ğişiklik dönemlerinde "revaç bulmakladır. Tarihselciliğin bu her iki temelini çürütme çağdaş demokrasi savunucularına düşen başlıca görevdir. Bu görev, uygarlığın -Batı uygarlığının- korunması adına yerine geti­rilmelidir. Oturup peygamberce kehanetler yapacağımıza, önümüzdeki tehlikeleri ak­lımızla önlemeye çalışmak daha önemli ve acil bir yoldur.
"Bir moral kollektivist olan Platon (ve Hegel) tarihselci değildiler ama totaliterdi­ler. Marks ise açıkça tarihselciydi ama ke­sinlikle totaliter değildi" diyen Quinton, böylece Popper'in tarihselcilikle totaliterlik arasında kurduğu bağlantının zorunlu ol­mak bir yana, yeterince sıkı dokunmuş da olmadığını söylemektedir. Zaten Popper'in kendisi de böyle bir bağıntı kurmak yerine ikisi arasında belli türden bir ilişki bulundu­ğunu kanıtlamaya çalışmış, Herakleitos ve Platon'a kadar giderek bu ilişkiyi gözler Önüne sermeye çalışmıştır. Her ne kadar ta-rihselciliği yıkamamışsa da Popper, onun liberal öğretilerden daha sağlam olmadığını göstermeyi başarmıştır.
Tarihselcilik kavramı ilk kez Meine-du'rmn Hristiyan öğretileri üzerine yazdığı kitapta kullanmıştır. Fakat sözlüklerde "ta-rihcilik"ten ayrı olarak görülmesi ancak 1940'lardan sonradır. Tarihselcilik bir çok yerde 'tarihçilik' ile karıştırılır. Tarihçilik, olaylara tarihsel bir perspektiften bakan, ol­guları tarihsel konumlarına, dönemlerine, aşamalarına göre değerlendiren ve önemli ölçüde görecelik (relativism) öğesi taşıyan bir görüştür. Tarihçilik, tarihte yaşayan bir şahsiyeti o günün toplumsal ilişkiler ağı çerçevesinde yorumlamaktır. Oysa tarih­selcilik çok daha karmaşık ve son dönem­lerde K. Popper'in adıyla birleşmiş bir kav­ramdır. Popper tarihselciliği pek çok yerde ve değişik biçimler altında tanımlamıştır. Esasen bir kavramın tüm anlamlarının tek bir tanım içerisinde yakalanamayacağına inanan biri olarak Popper, tanımların "tam"lığından sürekli kuşkulanmıştır. Bu­nun için de tarihselcilik için tek bir tanım vermekten kaçınmıştır. Buna karşılık Açık Toplum ve Düşmanları' nın başlarında ta-rihselci teorilerin ortak niteliklerini şu "ana tarihselci öğreti"de toplamıştır: "Tarihin
belirli tarihsel ya da evrimsel yasalarca ida­re edildiği ve bunları keşfetmekle insanın kaderi hakkında kehanette bulunabileceği­miz doktrini"dir. Şu halde tarihselcilik bu­rada şu iki ana fikre isünad ettirilmektedir: a) Tarihin gidişatı hakkında kehanette bu­lunmak, b) Bu kehanetlerin sonuçlarına uy­gun bir siyaset yapmak. Popper değişik yer­lerde bu iki ana tarihselci görüşü temel ola­rak kabullenmiş ve ilkine "teorik tarihselci­lik" (theoretical historicism), ikincisine de "eylemci tarihselcilik" (activist histori­cism) adını vermiştir. Her ne kadar her ikisi de birbirinden kopmaz bağlarla bağlıysa da metodik olarak bu şekilde ayrı ayrı ele alı­nabilirler.
1- Teorik Tarihselcilik:
Tarihsel olayla­rın gidişi üzerinde öndeyilerde, hatta keha­netlerde bulunmak ve bunlara dayanarak ta­rihi açıklamaya çalışmak. Bu öğreti belli bir takım mantık yanlışlarından ve akıl yürüt­me hatalarından dolayı kolaylıkla elenebi-lir.
2-Eylemci Tarihselcilik:
tikinin sağladı­ğı inanç ve teorik dayanaklardan yola çıkı­larak yapılan siyaset eylemi. Böyle bir siya­set, tarihin kaçınılmaz yasalarına dayana­rak yürütüldüğünden bir tehlike de arzet-mektedir. (Zaten Açık Toplıurian yazılma nedeni de bu tehlikelerin varlığıdır.) Bu tehlikeyi şöyle açıklayabiliriz: Eğer ben bir siyasetçi olarak, gelecekte toplumun alaca­ğı biçimi şimdiden biliyorsam, mevcut top­lumu şu üç yönden birine sürüklemem muhtemeldir: Toplumu, ya daha geriye, ya­ni bozulmuşluğun ve aynmlaşmamışlığm egemen olduğu döneme döndürmeye; ya ileriye, yani mesihçi beklentilerle dolu ge­leceğe yöneltmem ve yahut da olduğu yerde dondurmam gerekirdi. Zira kafamda teşek­kül ettirdiğim 'toplum projesi' bu üç olası­lıktan birini seçmemi icap ettirecekti. Ama bu üç yoldan her birisi yönettiğim insanlara seçme şansı bırakmayan, onların üstünde ve benim projeme uygun birer idealdir. İde­al toplumlar bireyleri aşan böyle bir kollek-tivizme geçit verdiklerinden doğrudan tola-liter yönelimlere yol açmaya eğilimlidirler. Öyleyse tarihselciliğin ana savı, Anthony Quinton'ın özetlediği gibi, 'tarihselci felse­felerin otoriter ve totaliter yönetimlere ne­den' olduğudur. Bu durumda bunun karşı­sında demokratik değer ve inançların, aklın, bireyin ve özgürlüklerinin savunulması ge­reklidir. Modern sanayi toplumlarında da başgösteren bu gibi tarihselci öğretiler Pöp-per'e göre genellikle "büyük toplumsal de­ğişiklik dönemlerinde "revaç bulmakladır. Tarihselciliğin bu her iki temelini çürütme çağdaş demokrasi savunucularına düşen başlıca görevdir. Bu görev, uygarlığın -Batı uygarlığının- korunması adına yerine geti­rilmelidir. Oturup peygamberce kehanetler yapacağımıza, önümüzdeki tehlikeleri ak­lımızla önlemeye çalışmak daha önemli ve acil bir yoldur.
"Bir moral kollektivist olan Platon (ve Hegel) tarihselci değildiler ama totaliterdi­ler. Marks ise açıkça tarihselciydi ama ke­sinlikle totaliter değildi" diyen Quinton, böylece Popper'in tarihselcilikle totaliterlik arasında kurduğu bağlantının zorunlu ol­mak bir yana, yeterince sıkı dokunmuş da olmadığını söylemektedir. Zaten Popper'in kendisi de böyle bir bağıntı kurmak yerine ikisi arasında belli türden bir ilişki bulundu­ğunu kanıtlamaya çalışmış, Herakleitos ve Platon'a kadar giderek bu ilişkiyi gözler Önüne sermeye çalışmıştır. Her ne kadar ta-rihselciliği yıkamamışsa da Popper, onun liberal öğretilerden daha sağlam olmadığını göstermeyi başarmıştır.