Tanzimat Döneminde Basın

Tanzimat Döneminde Basın
Osmanlı Devletinde Türkçe olarak yayınlanan ilk gazete, devletin resmi gazetesi olan Takvim-i Vekayî idi. (1831) Ondan sonra sahibi İngiliz olan Ceride-i Havadis 1840'da kuruldu. Bu gazetenin de yarı resmî bir niteliği vardı. Bu itibarla 1860 da Çapanzade Agah Efendi'nin çıkardığı Tercüman-ı Ahval; sivil gazeteciliğin başlangıcı kabul edilir. Bu gazetenin yazarlarından biri olan Şinasi de 1862'de kendi gazetesi Tasvir-i Efkar'ı kurdu. 1863'de Namık Kemal Mirat gazetesini çıkardı. Daha sonra Şinasi'nin Tasvir-i Efkar'ını da devraldı. 1867'de de Ali Suavi Muhbir'i çıkardı. Bunları 1871'de Namık Kemal'in İbret'i, 1869 da Basiretçi Ali'nin Basiret Gazetesi izlemiştir. Gazete sayıları 1870'ten itibaren daha da artmıştır. Ancak trajları düşüktür. Fakat o devirde, akşamları mahalle kahvelerinin bir çeşit kulübe, ya da kıraathaneye (okuma odası) dönüştüğü, gazetelerin etki alanının trajlarından çok daha fazla olacağı düşünülebilir. Gazetelerin çoğalması, rekabetin başlaması demekti. Bu da merkezi idarenin hoşnutsuzluğuna yol açtı. Hükümet 1864'te Matbuat Nizamnamesini çıkardı. Ertesi yıl Ali Paşa hükümetine karşı meslek adına bir gizli örgüt kurulmasında Nizamnamenin bir payı olduğu varsayıldı. Ve 1865 yılında, başta Namık Kemal olmak üzere Genç Osmanlılar çeşitli yerlere sürgün edildiler. Ancak Ali Suavi, Namık Kemal, Ziya Paşa (Bey) gibi önde gelen isimler bir fırsatını bularak, hürriyetin beşiği olarak kabul ettikleri Fransa'ya kaçtılar ve hürriyet mücadelelerine orada devam ettiler.
Yeni Osmanlılar hareketi içindeki en önemli kişi hiç şüphesiz Namık Kemal'di. Namık Kemal 1870'de tekrar İstanbul'a döndü. 1873'de Vatan Yahut Silistre oyununu sergiledi. Seyirciler oyunu anlatan vatan kavramı karşısında coşuyorlar, oyundan sonra sokaklarda da devam eden heyecanlı gösteriler yapıyorlardı. Bunun üzerine oyun yasaklandı. Namık Kemal de Magosa'ya sürgün edildi.
Namık Kemal'in sosyal fikirleri arasında en mühim yer tutanları devletin menşeine, vasıflarına, teşkilatına dair olan görüşleridir. Zira, Osmanlı İmparatorluğunun içinde bulunduğu müşkül vaziyetin başlıca sebebini, o devlet teşkilatının bozukluğunda bulur. Bu teşkilat düzelirse; İmparatorluğu dahilden ve hariçten baskı altında tutan, parçalanmaya doğru götüren sebepler ortadan kalkacaktır.
Namık Kemal insan hürriyetini, eğitimin Türkçe olmasını ister. Meşrutiyet fikrini benimser. O devletin geleceği için sorgulama yapmaktan da kaçınmaz ve her şeyden önce Osmanlı birliğinin güçlendirilmesini ister. O'nun bu görüşleri Osmanlı aydınlarının çoğunluğu tarafından da paylaşılır. 1876 yılına gelindiğinde ise, meşrutiyet fikri kamuoyunda açıkça tartışılacak oranda olgunlaşır.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt