Konu Özeti Konu Anlatımı Osmanlı Devleti’nde Demokratikleşme Hareketleri

  • Konbuyu başlatan Talebe
  • Başlangıç tarihi
  • Cevaplar 0
  • Görüntüleme 3K

Talebe

Yönetici
Katılım
14 Şub 2021
Konular
547
Mesajlar
4,047
Tepkime puanı
10,674
Puanları
113
Meslek - Branş
Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
4.4.OSMANLI DEVLETİ’NDE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ

-Osmanlı Devleti’nde XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren devletle halk arasında irtibatı sağlayan âyan ve eşraf olarak anılan mahallî otoriteler ortaya çıkmıştır.

-Âyanlar, zamanla devletin içine düştüğü sıkıntılardan faydalanıp bulundukları bölgede güçlerini ve nüfuzlarını genişletmiştir.

-III. Selim, âyanları halka seçtirerek merkezî otoriteyi güçlendirmek istese de başarılı olamamıştır. Taşrada otoriteyi kuramayan devlet, bu yerel güçlerin varlığını kabul etmek zorunda kalmıştır.

-Âyanların gerek kendi aralarında gerekse devletle yaptığı mücadeleler, sosyal yapıyı ve siyasi dengeleri bozmuştur.

Sened-i İttifak (1808)

-Alemdar Mustafa Paşa, II. Mahmud’un, tahta geçmesini sağlamış ve kendisi de sadrazam olarak padişahtan daha etkin bir konuma gelmiştir.

-Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa başkanlığında devlet görevlileri ile İstanbul’a gelen ayanlar arasında geniş katılımlı bir toplantı yapılmıştır.

-Müzakereler sonucunda 29 Eylül 1808’de bir sözleşme kaleme alınmıştır.

-Âyanlara birtakım hak ve imtiyazlar veren bu sözleşmeye Sened-i İttifak denilmiştir.

-Devlet, Anadolu’da ve Rumeli’de kendi kendine güçlenmiş ve bir bakıma özerkliğini ilan etmiş olan âyanların varlıklarını, bu senetle kabul edip hukuki hâle getirdi.

-II. Mahmut döneminde merkezi otoriteye karşı ayaklanan ayanlar ile yapılan sözleşmedir.

-Padişahın yetkilerini sınırlayan ilk belgedir.

-Padişah'ın isteği ile yapıldı. (1808)

-Padişah yetkilerinin sınırlandırılması bu yönü ile 1215’te İngiltere’de kral ile soylular arasında imzalanan Magna Carta’ya benzetilir.

-Âyan adı verilen zengin bir zümre, gücünü artırdı.

Sened-i İttifak’ın Bazı Maddeleri -Âyanlar padişahın emirlerini yerine getirerek ona sadık kalacaklardı.

-Âyanlar da devlet adamları gibi anlaşmaya uyacaklardı. Karşı koyan olursa bütün âyanlar hep birlikte onu engelleyeceklerdi.

-Padişah âdil ve eşit vergi alacak, aşırı vergi konmayacaktı.

-Sened-i İttifak’ın arkasındaki gerçek güç olan Alemdar Mustafa Paşa, 15 Kasım 1808’de yeniçeriler tarafından çıkarılan isyan sonucu öldürüldü.

Sened-i İttifak’ı basit bir anayasa taslağı olarak Türkiye’deki anayasal hareketlerin başlangıcı kabul etmiştir.



Tanzimat Fermanı (Gülhane Hatt-ı Hümayunu-1839)


-Osmanlı Devleti Batılı Devletlerin desteğini almak ve azınlıkları memnun etmek için 3 Kasım 1839'da Gülhane Parkında, Mustafa Reşit Paşa tarafından Tanzimat Fermanı ilan edildi.

-Gülhane Hattı Hümayunu da denir.

-Tanzimat Dönemi, Sultan Abdülmecit Dönemi’nde 1839 Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile başlayan 1876 Meşrutiyet’in ilanı ile sona eren döneme denir.

-Osmanlı Devleti’nin, Mısır Meselesi’nin görüşüleceği Londra Konferansı’ndan önce Avrupalı devletlerin desteğini kazanma arzusunu da göstermiştir.

Tanzimat Fermanı ile Kabul Edilen Maddeler Tanzimat Fermanı’nın önemli maddeleri şunlardır:

• Müslüman ve Hristiyan bütün tebaanın can güvenliği, mal, ırz ve namusu korunacaktır.

• Vergi, herkesin gücü oranında tahsil edilecektir.

• Askerlik tüm Osmanlı tebaası için zorunlu olacak ve askerlik süresi dört veya beş yıl olarak belirlenecektir.

• Hiç kimseye yargılanmadan ölüm cezası verilmeyecek, herkes malını mülkünü istediği gibi tasarruf edebilecektir.

• Ülkenin harap olmasına yol açan rüşveti önlemek amacıyla etkili bir kanun hazırlanacaktır.

-Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesinden sonra, Sultan Abdülmecit, bu fermanın şartlarına uyacağına dair ant içti.



Islahat Fermanı (1856)

-1856 yılında Paris konferansını olumlu yönde etkileme gayesi ile ilan edilen bu ferman müslüman gayr-i müslüm farkını ortadan kaldırmayı hedeflemiştir.

-Avrupalı devletlerin, Osmanlı’nın iç işlerine müdahalesi önlenmek istenmiştir.

-Paris Antlaşması maddeleri arasında yer alması, bu fermanın siyasi nitelikli olduğunu göstermektedir.

Islahat Fermanı’nın Hazırlanışı

-Islahat Fermanı, Kırım Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne yardım eden İngiltere, Fransa ve Avusturya’nın isteklerini karşılamak üzere hazırlanmıştı.

-Rusya’nın daha önce Osmanlı Devleti’nden Ortodoks Hristiyanları bahane ederek sağladığı hak ve ayrıcalıkları, kendileri için elde etmeyi amaçlamıştır.



Islahat Fermanı ve ilanı


-Islahat Fermanı, Paris Kongresi’nin başlamasından sonra İstanbul’da 18 Şubat 1856 tarihinde yabancı devlet temsilcilerinin de katıldığı bir törenle ilan edilmiştir.

-Müslümanlar ile gayrimüslimler kanun önünde eşit olacak.

-Irk, din, dil farkı gözetilmeden hiçbir mezhep diğerine üstün sayılmayacak.

• Hiç kimse din değiştirmeye zorlanmayacak.

• Devlet hizmetlerine, askerliğe ve okullara ayrım gözetmeksizin tüm tebaa kabul edilecek.

• Bütün milletler okul açabilecek.

• Cizye vergisi kaldırılacak, gayrimüslimler askerlik yapacak veya askerlik bedelini nakit olarak ödeyecek.

• Tebaanın eşit ve serbest şekilde ticari ve ekonomik girişimlerde bulunabilmesi sağlanacak.

-Bütün uyruklar için dinî ibadet ve törenlerin yapılması serbesttir.

-Hristiyanları küçültücü, muamelede bulunulmayacak ve söz söylenilmeyecektir.

-Bütün memurluklar ve okullar herkese açık olacaktır.

-Müslüman olmayanlar da askere alınacaktır.

-İltizam sistemi kaldırılarak vergiler doğrudan alınacaktır, gibi esaslar getirilmiştir.

- Müslüman olmayan ulusların ayrıcalıklarını genişletmiş, Müslüman halk için yeni bir hak getirmemiştir.

Islahat Fermanı’nın Devlet Yönetimine Etkileri

Islahat Fermanı’nın amacı Müslümanlar ile gayrimüslimlerin haklarını eşit hâle getirerek bütün toplulukları ırk, din, dil ayrımı gözetmeksizin kaynaştırmak ve böylece bir Osmanlı toplumu meydana getirmektir.



Kanun-ı Esasi

-Osmanlı Devleti’nde padişahlar ve devlet adamları, devletin zayıflamasını engellemek amacıyla çeşitli dönemlerde pek çok yenilik yapmıştır.

-Bu yenilik hareketleri, Tanzimat Dönemi’nde hız kazanmış fakat devletin gerilemesine engel olamamıştır.

-“Yeni Osmanlılar” olarak bilinen aydınlar, Osmanlı Devleti’nin sadece meşruti yönetim ile kurtulabileceğine inanmıştır.

-Meşrutiyet yönetimine geçiş için devletin siyasi, sosyal ve hukuki yapısında bazı değişikliklerin yapılması zorunluluğu üzerinde de durulmuştur.

-Osmanlı Devleti’nde Kanun-ı Esasi’nin kabulüyle I. Meşrutiyet Dönemi’nin başlamasını sağlayan gelişmeler, 10 Mayıs 1876’da ortaya çıkan öğrenci hareketiyle başlamıştır.

-Devlet kademelerinde önemli görevlere gelen meşrutiyet taraftarları, Sultan Abdülaziz’i tahttan indirerek yerine Şehzade Murad’ı tahta geçirmiştir.

-Kısa süre sonra da V. Murad’ın yerine, meşrutiyeti ilan edeceği teminatını veren II. Abdülhamid tahta çıkarılmıştır. -1876’da Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu iç ve dış sorunlar, bir anayasanın ilanını zorunlu kılmıştır.

-I. Abdülhamid, bu iş için Mithat Paşa başkanlığında bir komisyon kurulmasına izin vermiştir.

-Bu komisyon Fransa, Belçika ve Prusya anayasalarından esinlenerek bir anayasa metni hazırlamış ve padişahın da katkılarıyla 119 maddelik Kanun-ı Esasi ortaya çıkmıştır.

-Türk tarihinin bu ilk anayasasıyla Osmanlı Devleti’nde meşrutiyet yönetimine geçilmiştir.

-Meşrutiyet yönetimi, padişahın yetkilerinin yasalarla sınırlandırılmasıdır.

-1876’da Kanun-ı Esasi’nin ilanından, II. Abdülhamid’in meclisi tatil edip Kanun-ı Esasi’yi askıya aldığı 1878 yılına kadar geçen dönem Osmanlı tarihinde I. Meşrutiyet Dönemi olarak anılır.

-Osmanlı Devleti, Tersane Konferansı’nın yapıldığı sırada 23 Aralık 1876 günü törenle Kanun-ı Esasi’yi ilan etmiştir. -Padişah 13 Şubat 1878’de Kanun-i Esasi’nin kendisine verdiği yetkiye dayanarak meclisi süresiz tatil etmiş ve otuz yıl sürecek olan II. Abdülhamid yönetimi başlamıştır.

-Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemlerinde çıkarılan kanunlarda devlet ile toplum ilişkilerini düzenleme ve Avrupa kanunlarıyla entegrasyon düşüncesi etkili olmuştur.

Kanun-ı Esasi’nin Bazı Maddeleri Şunlardır:

• Padişah kutsaldır ve icraatlarından dolayı sorumlu tutulamaz.

• Vekillerin tayin ve azli, yabancı devletlerle sözleşme yapılması, savaş ve barış ilanı, kara ve deniz kuvvetlerinin kumandası, Meclis-i Umûminin toplanması ve tatili, Heyet-i Mebusan’ın feshi padişahın mutlak haklarındandır.

• Matbuat, kanun dairesinde serbesttir.

• Müsadere, angarya ve işkence yasaktır.

• Sadrazam ve şeyhülislamı bizzat padişah belirler, sadrazamın belirleyeceği diğer vekiller ise padişah tarafından onaylanır.

• Meclis-i Umûmi üyeleri, düşünce ve beyanlarında özgürdür; meclisteki konuşmaları ve görüşleri için haklarında soruşturma açılamaz.

• Kanun teklifi Heyet-i Vükela’ya aittir.

• Kanun tasarıları Meclis-i Mebusan ile Meclis-i Âyanda kabul edilir ve padişah tarafından onaylanırsa kanunlaşır. Meclis-i Mebusan üyelerinin seçimle gelecek olması da halkın idareye katılması için yeni bir adım olmuştur.



Osmanlı Devleti’nde Seçim


-Kanun-ı Esasi’yi hazırlayan komisyonun üzerinde çalıştığı konulardan biri de seçimlerin yapılarak meclisin toplanmasını sağlamak olmuştur.

-Komisyon, meclisi oluşturacak üyelerin atamayla mı yoksa seçimle mi belirleneceği konusu üzerinde titizlikle durmuştur.

-Âyan Meclisi üyelerinin padişah tarafından tespit edilmesi, Mebusan Meclisi üyelerinin ise seçimle belirlenmesi kararlaştırılmıştır.

- Bu iki meclis Meclis-i Umûmiyi meydana getirmiştir.

- Mebusların halk tarafından seçilmesi, Türk tarihinde demokratikleşme yolunda atılan önemli bir adım olmuştur.

-Bu ilk seçimle Türk toplumu demokratikleşme yolunda önemli bir adım atmıştır.

-Osmanlı toplumundaki gayrimüslim nüfus, Müslüman nüfusun yaklaşık dörtte biri kadar olmasına rağmen gayrimüslim mebus sayısının, Müslüman mebus sayısına yakın olduğu görülmektedir.

-Bu durum temsil ilkesinin gerçekleşmesi konusunda Müslümanların aleyhine olmuştur.

-Meclis ilk dönem çalışmalarını 28 Haziran 1877’de tamamlamıştır.

-Meclisin 13 Aralık 1877’de başlayan ikinci çalışma döneminde Osmanlı Devleti, Ruslara karşı 93 Harbi’nde ağır bir yenilgi almıştır.

-Müslüman ve gayrimüslim mebuslar arasındaki tartışmalar sertleşmiş ve bu şartlarda meclis çalışmalarının yararlı olmayacağı ortaya çıkmıştır.

-Sultan II. Abdülhamid 13 Şubat 1878’de meclisi süresiz tatil etmiş ve böylece Osmanlı Devleti mutlakiyetçi bir yönetime dönmüştür.



II. Meşrutiyet ve Siyasi Partiler

-1908 yılında içerde ve dışarda gelişen olaylar üzerine İttihat ve Terakki Cemiyeti harekete geçmeye karar vermiştir.

-Aralarında Niyazi Bey, Enver Bey gibi ünlü subayların da bulunduğu askerî gruplar, 23 -

-Temmuz 1908’de Sultan II. Abdülhamid’e Kanun-ı Esasi’yi yeniden yürürlüğe koydurmayı başarmıştır.

-Böylece II. Meşrutiyet Dönemi başlamış ve otuz yıllık bir aradan sonra yeniden mebus seçimi yapılmıştır.

-Seçim, I. Meşrutiyet’te olduğu gibi iki derecelidir.

-1908 seçimlerine İttihat ve Terakki Cemiyetiyle Ahrar Fırkası katılmıştır.

-İttihat ve Terakki Cemiyetinin etkin olduğu II. Meşrutiyet Dönemi’ndeki ilk meclisi, 275 milletvekiliyle 17 Aralık 1908 tarihinde açılmıştır.

-Yeni rejime karşı çıkan 31 Mart Vakası’nın bastırılmasından sonra Sultan II. Abdülhamid tahttan indirilmiştir.

-31 Mart Vakası’ndan sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti özgürlükçü tavrından vazgeçmiştir.

-II. Meşrutiyet Dönemi’nde Trablusgarp, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı yaşanmıştır.

-II. Meşrutiyet Dönemi’nde dört kez sandığa gidilmiştir. Yine bu dönemde farklı fikirleri savunan pek çok parti kurulmuştur.

Hatta bazen çok farklı fikirlere sahip olan kişiler aynı parti çatısı altında bir araya gelmiştir.

-Meşrutiyet Dönemlerinde yapılan bu seçimler ve çok partili hayata geçiş denemeleri, Türk tarihinde demokratikleşme yolunda atılan önemli adımlar olmuştur.

II. Meşrutiyet Dönemi’nde Kurulan Siyasi Partiler -İttihat ve Terakki Fırkası Ahrar Fırkası Osmanlı Demokrat Fırkası İttihad-ı Muhammedi Fırkası Mutedil Hürriyetperveran Fırkası Islahat-ı Esasiye Osmaniye Fırkası Ahali Fırkası Osmanlı Sosyalist Fırkası Hürriyet ve İtilaf Fırkası Millî Meşrutiyet Fırkası

-Enver Bey 1889’da kurulan İttihâd-ı Osmanî Cemiyeti, 1895’te İttihat ve Terakki Cemiyeti adını almıştır.

-1909’da kendini parti olarak ilan eden İttihat Terakki Cemiyeti, 31 Mart Vakası’nın bastırılması ile güçlenmiştir. -Bâb-ı Âli Baskını ile hükumeti tamamen ele alan parti Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar devleti idare etmiştir.”

Üç Tarz-ı Siyaset

-Avrupa’da ulus devlet, halk egemenliği, modernizm ve sekülerizm gibi gelişmeler; din ve töre temelli değerlerin yerine insan aklını ve bilimin ürünü olan değerlerin konulmasını sağlamıştır.

-Ulus devletler, kendi halklarını dil ve ülkü birliğine sahip bir “ulus” hâline getirmek ve “millî kültür” inşa etmek için çalışmıştır.

-Ulus devlet modelinin öncüsü ve başarılı bir örneği olan Fransa, onlarca etnik grubu aynı dili konuşan ortak duygu ve düşüncelere sahip bir millet hâline getirmeyi başarmıştır.

-XIX. yüzyılda Fransa’da; Panslavizm, Pangermanizm gibi pek çok ulusal akım ortaya çıkmıştır.

-Avrupa’da yaşanan bu gelişmelerin Osmanlı Devleti’ne de yansımaları olmuştur. -

-Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında ülke parçalanmaya doğru giderken kötü gidişi önlemek amacıyla birtakım kurtuluş çareleri ortaya atılmıştır.

-Osmanlı Devleti’nde merkezî idarenin ve düşünce adamlarının, devletin dağılmasını önlemek için siyasi ve toplumsal birliği koruma çabaları, farklı fikir akımlarının ortaya çıkmasını sağlamıştır.

-Yusuf Akçura, Türk siyasi hayatında “Üç Tarz-ı Siyaset” adlı makalesiyle meşhur olmuştur.

-1904 yılında Mısır’da “Türk” isimli gazetede yayımlanan bu makale, Türkçülük akımının manifestosu olarak kabul edilmiştir.

-Osmanlıcılık fikrine göre ırk, dil, din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin Osmanlı halkları; haklar ve ödevler bakımından eşit kabul edilmiştir.

-Ortak bir vatan kavramı etrafında bir Osmanlı ulusunun oluşturulması amaçlanmıştır.

-Osmanlıcılık fikrinin oluşturulma amacı devleti parçalanmaktan kurtarmak ve mevcut sınırları korumak olmuştur. -Tanzimat Devri’nde güçlenen Osmanlıcılık söylemi, Balkan Savaşları sonunda önemini yitirmiştir.

-Namık Kemal, Ahmed Midhat Efendi ve Ziya Paşa gibi aydınlar Osmanlıcılık fikrinin önemli savunucularındandır.

- İslamcılık, dünyadaki Müslümanlardan bir “İslam Birliği” meydana getirilmesi fikri ve eylemidir.

-Sultan Abdülaziz zamanında Osmanlıcılık fikrinin zayıflamaya başlamasıyla ortaya çıkan İslamcılık fikri, Avrupalılar tarafından Panislamizm olarak da adlandırılmıştır.

-Sultan II. Abdülhamid İslamcılığı fikirden eyleme dönüştürmüştür.

- Onun döneminde sarayda, toplum hayatında, eğitimde ve dış siyasette İslamcılığa önem verilmiştir.

-Dönemin şartları gereği toplumsal alanda dine, milletlerarası alanda da hilafete daha çok vurgu yapılmaya başlanmıştır.

-Birinci Dünya Savaşı’nın başında halife tarafından ilan edilen cihat çağrısı etkili olmamıştır. -Arap liderlerin Osmanlı’ya karşı İngilizlerin yanında yer alması, milliyetçilik fikri ve bağımsızlık düşüncesinin, İslamcılık fikrinin önüne geçtiğini göstermiştir.

Sultan II. Abdülhamid ve ünlü şair Mehmet Akif Ersoy bu fikrin önemli savunucularıdır.

-Türkçülük, Türk birliğini kurmayı hedef alan bir siyasi düşüncedir.

Bu düşünceye göre önce Osmanlı Türklerinin, Türk olmadıkları hâlde Türkleşmiş olanların ve millî bilinçten yoksun olanların bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

-Asya kıtasıyla Doğu Avrupa’da yayılmış olan Türklerin birleştirilmesine geçilerek büyük bir siyasal milliyet meydana getirilmesi amaçlanmıştır.

-Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Mehmet Emin Yurdakul, İsmail Gaspıralı ve Ahmet Ağaoğlu Türkçülük fikrinin önemli savunucularındandır.

-Gerek Osmanlıcılık gerek İslamcılık ve gerekse Türkçülük fikrini ortaya atan ve savunanlar, merkezî idareyi elinde bulunduranlar veya fikir adamlarıdır.

-Bu kişilerin ortak amacı Osmanlı Devleti’nin siyasi ve toplumsal birliğini koruyarak dağılmasını önlemektir. -Türkçülük fikri, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birlikte XX. yüzyılın başından itibaren güçlenmiş ve bu fikir Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da etkili olmuştur
 
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt