Konu Özeti Konu Anlatımı Osmanlı Devleti’nde Darbeler

  • Konbuyu başlatan Talebe
  • Başlangıç tarihi
  • Cevaplar 0
  • Görüntüleme 5K
4.5. OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER

-Osmanlı tarihinde isyanların önemli bir yeri olmakla birlikte XIX. yüzyıla kadar yaşanan isyanlar, hanedanın değiştirilmesine yönelik bir halk hareketine dönüşmemiştir.

-XIX. yüzyıldan itibaren ise devlet kademelerindeki değişim, Avrupa’da eğitim almış devlet adamlarıyla bazı aydınların tutumu ve özellikle de Avrupa’daki siyasi akımların etkisi, rejimi hedef alan gelişmelere neden olmuştur.



1876 Darbesi

-Genel anlamda darbe, ordunun ya da devlet içindeki siyasi elitlerin örtük ve yasadışı yöntemlerle mevcut hükûmeti değiştirmesi olarak tanımlanır.

-1876 Darbesi’ni önemli kılan ise Osmanlı Türk tarihinde darbe tanımlamasına uyan ilk siyasi hareket olmasıdır.

-Osmanlı idarecileri ise meşruti sisteme inanmamış ve yapılan yeniliklerde merkezî otoritenin güçlendirilmesini ön planda tutmuştur.

-Sultan Abdülaziz’in sert mizacı ve otoriter yapısı, aydınların parlamentolu rejim taleplerini daha da artırmıştır.

-Başlangıçta fikir yoluyla mücadele eden meşrutiyet yanlıları, başarılı olamayınca “Yeni Osmanlılar” adıyla gizli bir cemiyet kurmuştur.

-Bu cemiyet, Batı’da eğitim görmüş meşrutiyet yanlısı, genç bürokrat ve aydınlar arasında büyük ilgi görmüş ve cemiyete devlet adamlarından da katılanlar olmuştur.

-Mısırlı Prens Mustafa Fazıl Paşa, cemiyeti maddi olarak desteklemiştir.

Yeni Osmanlılar, meşruti sisteme geçmek Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezi olan Bâbıâli’yi basmayı ve Sadrazam Âli Paşa ile taraftarlarını ortadan kaldırarak Mahmud Nedim Paşa’yı sadrazamlığa getirmeyi planlamışlardır.

-Bu girişimi haber alan Âli Paşa, cemiyet üyelerinin bazılarını tutuklamış bazı üyeler de yurt dışına kaçmıştır. -Osmanlı Devleti’nin geleneksel merkezî idaresine karşı ilk örgütlü muhalefeti başlatan Yeni Osmanlılar, toplumun hiçbir kesiminin tam olarak desteğini kazanamamıştır.

-Abdülmecid’e göre daha sert bir mizaca sahip olan Sultan Abdülaziz fikir ve siyaset akımlarıyla ilgilenmemiş; ordunun, donanmanın ve demiryollarının geliştirilmesi için uğraşmıştır.

-Fuat Paşa ve Âli Paşa’yı ölümlerine kadar devlet idaresinde tutan Abdülaziz, onların ölümünden sonra iktidarı tam olarak eline almıştır.

-Sultan Abdülaziz, her alanda egemen olmak amacıyla sözünden çıkmayacağını düşündüğü Mahmud Nedim Paşa’yı sadrazamlığa getirmiş ve meşrutiyete taraftar olan yöneticileri tek tek görevlerinden uzaklaştırmıştır.

-Bu dönemde görevinden alınan devlet adamları, padişahı tahttan indirmenin yollarını aramaya başlamıştır.

-Sultan Abdülaziz ile reform taraftarlarının uzlaşmaz tutumu iç politikada yaşanan gerginlikleri çatışma noktasına getirmiştir.

-Dış politikada ise devletin Ruslara yaklaşması, Hersek İsyanı, Bulgar İhtilali gibi gelişmeler; Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti aleyhine dönmesine sebep olmuştur.

-Sultan Abdülaziz tahtta olduğu sürece kendi geleceklerini sağlama alamayacaklarını anlayan bu paşalar, sultanı tahttan indirmek ve hatta öldürmek için fırsat kollamaya başlamıştır.

-Askerlerin padişaha bağlı olduğunu bilen Hüseyin Avni Paşa, ayrıntılı bir darbe planı hazırlayarak V. Murad’ı tahta geçirmek istemiştir.

-Padişaha yapılacak bir saldırıyı önleyecekleri gerekçesiyle aldatılan askerlerin, 30 Mayıs 1876 günü sarayı kuşatmaları sağlanmış ve Sultan Abdülaziz tahttan indirilerek yerine V. Murad tahta çıkartılmıştır.

-Sultan Abdülaziz'i tahttan indirdikten sonra V. Murad’ı tahta çıkartanlar, 1876 darbesini yapanlar meşrutiyeti ilan etmek konusunda anlaşmazlığa düşmüştür.

-Mithat Paşa en kısa zamanda meşrutiyet idaresine geçilmesini istemiş, aydınlar ve Batı kamuoyu da onu desteklemiştir.

-Meşrutiyetin ilanı konusunda tartışmalar sürerken Sultan Abdülaziz'in şüpheli ölümü, devlet işlerini karıştırmıştır.

-Bu belirsizlik ortamında Abdülhamid, devlet ileri gelenlerine tahta çıkarıldığı takdirde anayasalı bir meşruti idareye geçeceğini bildirmiştir.

-31 Ağustos 1876 günü V. Murad tahttan indirilerek yerine II. Abdülhamid padişah olmuştur.



1909 Darbesi

-Türk tarihinde demokratikleşme süreci Sened-i İttifak ile başlamış, Tanzimat ile Islahat Fermanları ve Meşrutiyet’in ilanı ile devam etmiştir.

-24 Temmuz 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet ise bu demokratikleşme çabalarının bir devamı olarak ortaya çıkmıştır.

-II. Meşrutiyet’in ilan edilmesi sonrası ülkede umut edilen gelişmelerin yaşanmamasından İttihat ve Terakki Cemiyeti sorumlu tutulmaya başlanmıştır.

-II. Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra önemli topraklar kaybedilmiş ve siyasi kargaşa artarak devam etmiştir.

-Bu durum, cemiyetin itibar kaybetmeye başlamasına ve cemiyete karşı bir muhalefet oluşmasına sebep olmuştur. -Şubat 1909’dan itibaren İttihat ve Terakki Cemiyeti ile hükümet ve muhalefet arasındaki mücadele siyasi durumu daha gergin hâle getirmiştir.

-Nisan 1909’da İttihâd-ı Osmânî Cemiyetinin kuruluşu ve muhalif bir gazete olan Serbestî’nin başyazarı Hasan Fehmi’nin suikaste kurban gitmesi; bütün tepkileri İttihat ve Terakki Cemiyetine yönlendirmiştir.

-13 Nisan 1909’da alaylı askerler ve medrese öğrencilerinin birlikte gerçekleştirdiği darbe girişimi sonuçsuz kalmıştır.

-İsyan bastırıldıktan sonra sorumluluk II. Abdülhamid’e yüklenmiştir.

-13 Nisan 1909 tarihinde yaşanan bu olay, Rûmî 31 Mart 1325 tarihine denk geldiği için 31 Mart Vakası olarak adlandırılmıştır.

-İsyan, meclisi de etkilemiş ve Meclis-i Mebusan toplantılarına ara vermek zorunda kalmıştır.

-İstanbul’da bulunan I. Ordu, isyanı bastırmakta başarılı olamamıştır.

-Bu olayın Selanik’te duyulması üzerine III. Ordu’dan başkanlığını Mahmud Şevket Paşa’nın, kurmay başkanlığını Mustafa Kemal’in yaptığı Hareket Ordusu adıyla bir ordu oluşturulmuştur.

-İsyandan sorumlu tutulan II. Abdülhamid, 27 Nisan 1909’da tahttan indirilmiş ve yerine kardeşi V. Mehmed Reşad getirilmiştir.



1913 Darbesi

-İttihat ve Terakki Cemiyeti, 31 Mart Vakası sonrası arka planda kalarak iktidara hâkim olmuştur.

-Bu sebeple ülkede bir muhalefet cephesi ortaya çıkmış ve 1911 yılında Hürriyet ve İtilaf Fırkası kurulmuştur.

-18 Ocak 1912 seçimlerini İttihatçılar kazanmış ve yönetimdeki tutumlarını daha da sertleşmişlerdir.

-Arnavutluk İsyanı’nı bastırmak için gönderilen ve İttihatçıların sert politikalarını beğenmeyen bazı asker ve muhalif subaylar, dağlara çıkmıştır.

-“Halâskâr Zâbitân” denilen bu askerler, hükümete muhtıra vererek meclisin dağıtılmasını, Kâmil Paşa başkanlığında yeni bir hükûmet kurulmasını bildirmiş ve İttihatçılar buna boyun eğmek zorunda kalmıştır.

-Siyasi görüş ayrılıkları sebebiyle parçalanmış olan Osmanlı ordusu, Balkan Savaşları’na hazırlıksız yakalanmıştır.

-İktidarı tekrar ele geçirmek isteyen İttihatçılar, savaşta muhtemel yenilgiyi hükûmet değişikliği için kullanmayı amaçlayarak ordu içinde partizanca davranışlarda bulunmuştur.

-Avrupalı devletler, Bâbıâli’ye bir nota vererek Balkan devletleri lehinde bazı tavizler istemiştir.

-Kâmil Paşa Kabinesi’nin Edirne’yi Bulgarlara verdiği yönünde halkı galeyana getiren İttihatçılar, destek sağlamaya çalışmıştır.

-23 Ocak 1913 günü Enver Bey, İttihat ve Terakkinin ileri gelenleri ile Bâbıâli’ye doğru yola çıkmış ve yol boyunca halk da onlara destek vermiştir.

-Enver ve Talat beylerin baskısı ile sadrazam Kâmil Paşa istifa etmek zorunda kalmıştır.

-Sultan V. Mehmet Reşad, İttihatçıların teklif ettiği Mahmud Şevket Paşa’yı sadrazam tayin etmiştir.

-Edirne’yi kurtarma, uğrunda darbe yaptığı Edirne’yi 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Antlaşması’yla Bulgaristan’a bırakmıştır.

-Bâbıâli Baskını’yla iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki, I. Dünya Savaşı mağlubiyetine kadar muhalefeti sindirerek ülkeyi tek partili bir rejimle yönetmiştir.



Balkanlardaki Toprak Kayıpları

-Osmanlı Devleti 1876, 1909 ve 1913 yıllarındaki darbeler sonrası yaşadığı siyasi sıkıntılar sebebiyle pek çok toprağını kaybetmiştir.

XIX. yüzyılın başlarından itibaren Fransız İhtilali’nin yaydığı milliyetçilik fikri başta olmak üzere yaşanan çeşitli gelişmeler, Balkanlardaki milletlerin art arda bağımsızlık kazanmasına sebep olmuştur.

-1804’teki yeniçerilere tepki olarak çıkan Sırp İsyanı, 1812 yılında Bükreş Antlaşması’yla ayrıcalık, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda imzalanan Edirne Anlaşması’yla Sırplar özerklik kazanmıştır. Sırpların, Osmanlı Devleti’nden tamamen kopuşu 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda (93 Harbi’nde) Rusların Osmanlı Devleti’ni mağlup etmesi sonucu imzalanan Ayastefanos Antlaşması’yla bağımsızlığını elde etmiştir.

-İngiltere’nin müdahalesi sonucu Ayastefanos’un maddelerinin yeniden düzenlenmesiyle imzalanan Berlin Antlaşması’nda Sırbistan ve Karadağ’ın bağımsızlığı tanınmıştır.

-Bulgaristan’da Türk İslam hâkimiyeti, XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar önemli bir sıkıntı çıkmadan devam etmiştir. Yunanların bağımsızlığını kazanması sonrası Rusların tahrikleriyle Bulgarlar arasında da bağımsızlık duygusu yayılmıştır. Berlin ile özerklik elde eden Bulgarlar 1908’de bağımsızlığını kazanmıştır.

-Yunan Ayaklanması, Bulgarlar tarafından bir model gibi kullanılmıştır.

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda imzalanan Berlin Antlaşması’yla Sofya merkezli Bulgar Prensliği’nin kurulmasına karar verilmiştir. II. Meşrutiyet’in ardından 5 Ekim 1908’de de Bulgaristan bağımsız bir devlet hâline gelmiştir.

-1878 Berlin Antlaşması’na Girit ile ilgili özel bir madde konmuş 18 Aralık 1897’de Girit'e muhtariyet verilmiştir. Yunan kralının oğlu yönetici olarak Girit'e tayin edilmiş ve bu gelişme Osmanlı Devleti’nin Ada’daki hâkimiyetine fiilen son vermiştir.

-1908’de Girit Millî Meclisi, Yunanistan Krallığı’na katıldığını resmen ilan etmiştir.

-Avusturya Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı Devleti’ne resmen bağlı olan Bosna-Hersek’i 1878 Berlin Antlaşması’ndan sonra işgal etmiştir.

- II. Meşrutiyet’in ilanından faydalanan Avusturya Macaristan İmparatorluğu, 7 Ekim 1908 tarihinde de bölgeyi kendi topraklarına kattığını ilan etmiştir.

-Berlin Antlaşması önemli bir aşama olmuş; Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız devletler olarak ortaya çıkmıştır.

-Arnavutlar, İttihat ve Terakki iktidarına karşı güvensizlik duymaya başlamış ve 1911’ de büyük bir Arnavut İsyanı çıkmıştır.

-Balkan ülkelerinin, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesi sonrası Arnavutların yaşadığı toprakların büyük bir kısmı işgale uğramış ve 28 Kasım 1912’de Arnavutların bağımsızlığını ilan edilmesiyle sonuçlanmıştır.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt