Mondros Mütarekesi

Mondros Mütarekesi

Ekteki resimleri görmek için kayıt olmalısınız
Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti'yle İtilaf Devletleri arasında imzalanan mütareke (30 Ekim 1918).



Eylül 1918’e gelindiğinde, savaşın Türkiye ve müttefikleri için kaybedildiği kesin olarak anlaşılmıştı. Nitekim Bulgaristan, 29 Eylül’de ve Almanya da 4 Ekim'de ABD’ye başvurarak barış istediler. Bu durumda Osmanlı Devleti’nin de yapacağı başka bir şey kalmamıştı. Güneyde İngiliz kuvvetleri, Anadolu sınırına dayanmış, batıda Bulgaristan’ın çekilmesiyle Makedonya cephesi çökmüş ve İstanbul, doğrudan İtilaf Devletlerinin tehdidi altına girmişti. Bu şartlar altında Türkiye de, 5 Ekimde, mütareke için ABD Başkanı Wilson’a başvurdu. Türkleri, tarihlerinin en büyük felâketine götüren Talat Paşa başkanlığındaki İttihat ve Terakki Hükümeti, istifa etti (8 Ekim). 14 Ekim’de İzzed Paşa başkanlığında yeni bir hükümetin kurulmasından sonra, Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletlerini temsil eden İngiliz Amiral Calthorpe arasındaki barış görüşmeleri, Limni Adasının Mondros Limanında başladı (27 Ekim 1918). Görüşmelerde Türkiye’yi, Bahriye Nâzırı Rauf (Orbay) Bey başkanlığında Hâriciye Nezâreti Müsteşarı Reşat Hikmet ve Miralay Sadullah Bey temsil etti.


Görüşmelerin başlamasıyla birlikte Calthorpe, önceden hazırlamış oldukları bir metni, Osmanlı delegelerine okudu. Calthorpe, Osmanlı Hükümetinin bu metni imzalamaktan başka çaresinin bulunmadığını, aksi takdirde İtilaf Devletlerinin askerî harekâtı sürdürerek, daha ağır barış şartları ileri sürebileceğini söyledi. Türk delegelerinin çabalarına rağmen, mütareke şartları, İngilizlerin istediği şekilde gerçekleşti ve 30 Ekim 1918’de imzalandı. Yirmi beş maddelik bu mütareke ile Türkiye, her bakımdan etkisiz bir hâle getirildi. Mütarekenin en ağır şartları şunlardı:


1. Karadeniz’e geçişi sağlamak için Boğazlar açılacak ve geçiş güvenliğini sağlamak üzere Çanakkale ve İstanbul boğazlarındaki istihkâmlar, müttefiklerce işgal edilecektir.


2. Osmanlı sınırındaki bütün mayın tarlaları taranacak ve bunların kaldırılmasına yardım edilecektir.


3. Askerî kuvvetin, sınırların korunması ve asayişin sağlanması için gerekenden fazlası terhis edilecek ve bunların teçhizatı, İtilâf Devletlerine teslim edilecektir.


4. Güvenlik görevlisi küçük gemiler dışında, bütün Osmanlı donanması teslim edilecek ve donanma Osmanlı limanlarından dışarıya çıkmayacaktır.


7. İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehlikeye düşürecek olayların patlak vermesi durumunda, başka stratejik nokta ve bölgeleri işgal etme hakkına sahip olacaktır.


10. Hükümet haberleşmeleri dışındaki bütün telsiz, telgraf ve kablo istasyonları da İtilaf Devletlerince denetlenecektir.


16. Suriye, Irak, Hicaz, Yemen, Trablus ve Bingazi’deki Osmanlı orduları, en yakın İtilaf kuvvetlerine teslim edilecektir.


24. Vilayât-ı Sitte’de (altı vilayet: Erzurum, Van, Elâzığ, Diyarbekir, Sivas, Bitlis) karışıklık çıkarsa, Müttefikler bu illerin herhangi bir bölümünü işgal edebileceklerdir.


Mondros Mütarekesinin uygulanışı, şartlarından daha sert bir biçimde cereyan etti. İtilaf Devletleri, mütarekenin 7. maddesine dayanarak, keyfi hareketlerle Osmanlı Devleti’ni parçaladılar. Antlaşma şartlarını, çoğu zaman kendi istekleri doğrultusunda yorumlayarak hareket ettiler. Bu durumda, Türk milleti, istiklal ve bağımsızlığını korumak üzere harekete geçti.
 
Mudanya Mütarekesi

Mütareke görüşmelerini, 3 Ekim 1922 günü Türkiye adına Batı Cephesi Orduları Komutanı İsmet Paşa, İngiltere adına Sir Charleb Harington, Fransa adına General Charpie ve İtalya adına da General Mombelli’nin katılımıyla başladı. Yunan temsilcileri General Mazarakis ve Albay Sariyannis Mudanya’ya hem geç geldiler, hem de görüşmelere doğrudan katılmayarak Müttefik Generalleriyle sürekli temasta kalmayı tercih etti.

Konferans İsmet Paşa’nın başkanlığında açıldı. Görüşmelerin başlamasından sonra da gergin ortam tümüyle ortadan kalkmış değildi. Harington’la İsmet Paşa’nın sunduğu görüşler arasında özellikle Doğu Trakya’nın boşaltılması zamanı ve Yunanlıların Karaağaçdan da çekilmesi konularında anlaşmazlık vardı. Harington, Türk isteklerinin askeri niteliği aşıp siyasal nitelik aldığını ve hükümetine danışması gerektiğini söylüyordu. 5 Ekim’de bu danışmaya imkân tanımak için konferansa üç gün ara verildi. Böylece yeniden Türkiye ile İngiltere bir bunalımın eşiğine geldi. Ancak çetin görüşmelerden sonra 11 Ekim 1922’de mütareke imzalandı. Konferansın belki de en ilginç yanı Yunan delegelerinin mütareke metnine imza koymamalarıdır. Onlar mütarekenin çeşitli konulardaki güvenlik tedbirlerini yetersiz görmüşlerdi. Böylece Türk-Yunan savaşını bitiren anlaşmada, Yunanlıların imzası yoktu. Mütarekenin uygulanması İngiltere, Fransa ve İtalya hükümetlerine bırakılmıştı. Bu garip durum 14 Ekim’de Yunanistan tarafından da düzeltildi ve bu tarihte yayınlanan hükümet beyannamesi ile “mütareke protokolüne katılmaya Yunanistan’ın kendisini mecbur gördüğü” belirtildi.

1- Mütareke 14-15 Ekim gecesi yürürlüğe girecek ve bu andan itibaren Türk-Yunan Silahlı Kuvvetleri arasında çarpışma duracaktı. Mütarekenin diğer durumları şöyleydi.

2- Trakya’daki Yunan Orduları, Mütareke’nin (15 Ekim’de) yürürlüğe girmesinden başlayarak, Meriç’in Ege Denizine döküldüğü yerden Bulgaristan’ın Trakya sınırına kadarki sol kıyısının arkasına geri çekilmeye davet olunacak.

3- Barış Antlaşmasına kadar, herhangi bir sürtüşmenin önüne geçmek için Meriç’in sağ kıyısı (Karaağaç dahil) müttefiklerce tayin edilecek noktalarda yerleşmiş müttefik kıtaları tarafından işgal olunacaktır.

4- Edirne çevresinde ulaşımı sağlayan demiryolunun Svelingrad’dan, Lüleburgaz’a kadar olan kısmı serbestçe gidiş gelişi sağlamak üzere üç müttefik devletin T.B.M.M. Hükümeti’nin ve Yunanistan’ın bir delegesinden kurulacak karma komisyon tarafından hususi bir mukavele ile düzene bağlanacak ve kontrol edilecektir.

5- Doğu Trakya’nın Yunan askeri tarafından boşaltılmasına mütarekenin yürürlüğe girişiyle başlanacak, harp araç gereçleri ile silah ve cephanenin boşaltma işi 15 günde tamamlanacaktır.

6- Jandarma da dahil olarak Yunan mülki memurları mümkün olduğu kadar çabuk çekilecektir. Yunan memurları her idari bölgeden çekildikçe mülki idare, müttefik memurlarına teslim olunacak ve bunlarda mümkün oldukça aynı günde bunu Türk memurlarına devredeceklerdir. Trakya bölgesinin bütünü için bu teslim muamelesi, Yunan askerlerinin boşaltmasından sonra en çok otuz günde yapılacaktır.

7- T.B.M.M. Hükümeti memurlarının yanında mahallin emniyet ve asayişini korumak için 8 bin kişilik bir milli jandarma kuvveti bulunacaktır.

8- Yunan askerlerinin çekilmesi ve mülki idarenin devri başlıca merkezlere yerleşen müttefik heyetlerin idaresinde yapılacaktır. Bu heyetlerin vazifesi çekilme ve devir işlerini kolaylaştırmak için oraya girmek ve her türlü aşırılığın ve şiddetin önünü almaktadır.

9- Bu heyetlere destek olmak ve asâyişi korumak üzere, Doğu Trakya’yı 7 tabur kadar müttefik askeri kontrol edecektir.

10- Müttefik heyetlerinin ve kıtalarının çekilmesi, Yunan askerlerinin boşaltılışı bittikten 30 gün sonra olacaktır. Asayişin sağlanması ve Türk olmayan ahalinin korunması için yeterli tedbirlerin alınmış olduğundan Müttefik Hükümetler mutabik kaldıkları taktirde, bu çekilme daha da önce olabilir. Bu idari bölgede T.B.M.M. Hükümeti’nin yönetimi ve jandarması, düzenli olarak iş görmeye başlayınca müttefik heyetleri ve kıtaları, o bölgeden, 30 günden önce çekilecektir.

T.B.M.M. Hükümeti Barış Antlaşması onaylanıncaya kadar Doğu Trakya’ya asker geçirmemeyi ve burada bir ordu toplamamayı taahüt eder.



Mütarekenin Sonuçları
Mudanya Mütarekesiyle Ankara Hükümeti Büyük Zafer’den sonra; tek bir kurşun atmadan, isteklerinin temelini oluşturan noktalar ve özellikle de Doğu Trakya’nın kurtarılmasını sağlamış oluyordu. Bu başarının yanında, müttefiklerin ilk kez Ankara hükümetini Türkiye’nin tek meşru hükümeti olarak karşılarına almaları da Mustafa Kemal’in hem iç hem de dış bir zaferi oluyordu.

Öte yandan, Birinci Dünya Savaşı’nın yenilen devletlerinden biri olan Türkiye, daha sonra Lozan Konferansıyla kesinleşecek başka bir başarı daha elde ediyordu. Savaş sonu barış düzenine, ilk kez, karşılıklı eşit görüşme temeline dayalı bir değişiklik getirmekteydi. Avrupa’da ancak daha sonra yıkılmaya başlayacak olan 1919ğ1920 düzeni, ilk darbesini Türkiye’den alıyordu. Sevr Antlaşmasıyla Milli Misak arasındaki Mücadelede, Türkiye büyük bir başarı elde etmiş oluyordu. Türkiye, Doğu Trakya’yı geri almakla yeniden Avrupa topraklarına ayak basıyordu. Bu sonuç Türklerin Avrupa’dan ve hatta Anadolu’dan kovulmasını savuna gelen Lloyd George ve zihniyeti için büyük bir hezimet oluşmuştur. Büyük zafer, nasıl ki Yunanistan’da ihtilâl ve iktidar değişikliğine sebebiyet verdiyse, İngiltere’de de Lloyd George’nin sonu oldu. Bu bakımdan Mudanya Mütarekesi bir bakıma “Asya’nın Avrupa’ya karşı bir zaferi” olarak da yorumlanabilir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt