Misak-ı Milli

Talebe

Yönetici
Katılım
14 Şub 2021
Konular
540
Mesajlar
4,040
Tepkime puanı
10,674
Puanları
113
Meslek - Branş
Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
MISAK-I MİLLİ


Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından ilân edilen ve barış şartlarını açıklayan bildiri.


Ahd-İ Millî ve Peymân-ı Millî olarak da ifade edilir. Hazırlanmasına Erzurum ve Sivas kongrelerinde başlanmıştır. Mustafa Kemal Paşa, 12 Ocak 192O'de çalışmalarına başlayan Meclis-i Meb'ûsan'ın seçilen bazı üyelerine bir grup oluşturmalarını ve kongrelerde alınan kararlar doğrultusunda millî istekleri karşılayacak bir program hazırlamalarını tavsiye etti. Başta Rauf Bey (Orbay) olmak üzere Kuvâyi Milliye taraftan mebuslar İstanbul'a geldiklerinde meclis ikinci başkanı Hüseyin Kâzım Kadri Bey'in öncülüğünde düzenlenen bir metinle karşılaştılar. Bu sebeple Ahd-i Millî adıyla bir komisyon kurularak değişik metinlerin birleştirilmesine karar verildi. Komisyon çalışmalarını sürdürürken Mustafa Kemal Paşa sekiz maddeden oluşan bir metni Rauf Bey'e gönderdi. Komisyon, ana ilkeleri itibariyle Erzurum ve Sivas kongreleri kararlarını yansıtan ve mecliste oluşturulan Felâh-ı Vatan grubunun programı olarak düşünülen bu metni bütün meclis üyelerinin kabul edebileceği şekilde yeniden düzenledi. Mustafa Kemal'in metninde, Sivas Kongresi kararlarının birinci maddesindeki gibi, 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'nin imzalanması esnasında Türk ordularının bulunduğu hattın içinde kalan, müslüman çoğunluğun yaşadığı toprakların fiilen veya hükmen hiçbir sebeple ayrılma ve bölünme kabul etmez bir bütün olduğu [1027] Arap çoğunluğun yaşadığı toprakların geleceğinin tayini hakkının Arap halkına ait bulunduğu [1028] açıklanıyordu.[1029]

Wilson prensiplerini esas alan komisyon, "mütareke hattının içinde ve dışında kalan topraklar" kaydını koyarak 1914 yılındaki Osmanlı topraklarının bölünmez olduğunu ortaya koydu. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri Başkanı VVilson'un barış şartlarına göre Osmanlı toplumlarının geleceği halkın serbest oyu ile belirlenecekti. Osmanlı hükümeti bu prensibi esas alarak mütarekeyi imzalamıştı. Komisyon, mütarekenin imzalandığı sırada Türk askerinin hâkim olduğu toprakların bize ait olduğunu söylemek yerine işgal edilen yerlerin dışında kalan topraklara sahip çıkarken işgal altındaki topraklardan da vazgeçmediğini açıklamaktaydı. Ahd-i Millî Beyannâmesi adı verilen metin, 28 Ocak'ta Meclis-i Meb'ûsan'da yapılan özel bir toplantıda 121 mebus tarafından imzalandı. Bazı kaynaklar bu metnin meclisin gizli oturumunda kabul edildiğini yazarsa da meclis o gün herhangi bir oturum yapmamıştır. Konu dış meseleleri yakından ilgilendirdiği için yayımlanmadan önce hariciye memurları tarafından incelenmesi ve tercüme edilmesi, bunların tamamlanmasına kadar gizli tutulmasına karar verildi. Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey'e gönderdiği bir yazıda "mütareke hattının içinde ve dışında" ifadesiyle sınır konusundaki prensiplerden bir hayli uzaklaşıldığını hatırlattı. "Sınır konusunda esas milliyettir" diyen Rauf

Bey, mütareke sınırının bu milliyetler sınırını genel olarak göstermek maksadıyla zikredildigini, bu şekilde Türk oian Süleymaniye ve Kerkük şehirlerinin de dahil edildiğini bildirdi. [1030]

Edirne mebusu Şeref Bey (Aykut), meclise bir önerge verip 28 Ocak'ta komisyonun kabul ettiği bildirinin basına ve parlamentolara tebliğini ve tercihen müzakeresini istedi. Bazı üyeler doğrudan tebliğini istedilerse de başkan, zapta geçirilmesi için mutlaka okunması gerektiğini söyleyerek 17 Şubat 1920 tarihli toplantının ikinci oturumunda Şeref Bey'e söz verdi. Bütün üyelerin gayretiyle ortaya "peymân-ı müebbed-i millî" çıktığını ve bunun bir mîsâk-i millî olduğunu belirten Şeref Bey "Ahd-i Millî" başlıklı bildiriyi okudu. Oy birliğiyle kabul edilen metin "Mîsâk-ı Millî" adıyla yayımlandı. Fransızca'ya çevrilerek bütün hükümetlere ve parlamentolara gönderildi. Altı maddeden oluşan MîsâK-ı Millî Beyannâmesi'nin girişinde Osmanlı Mebusan Meclisi üyelerinin devletin bağımsızlığı ve milletin geleceğinin, haklı ve sürekli barışa kavuşmanın aşağıdaki esaslara tamamen uyul-masıyla mümkün olduğunu ve bu esaslar dışında Osmanlı saltanatını yaşatmanın imkânsız bulunduğunu kabul ettikleri vurgulanmaktadır.



Barış şartları özetle şunlardır;

1. Osmanlı Devleti'nin sadece Arap çoğunluğunun yaşadığı, 30 Ekim 1918 tarihli mütarekenin imzalanması sırasında işgal altında kalan kısımlarının mukadderatı ahalisinin serbestçe vereceği oylara göre belirleneceğinden adı geçen mütareke hattının içinde ve dışında dinen, irken, emelen birleşmiş, karşılıklı sevgi ve fedakârlık hisleriyle dolu, örfî ve içtimaî haklarıyla mahallî şartlara tamamen riayetkar Osmanlı - İslâm ekseriyetiyle meskûn bulunan kısımların tamamı hakikaten ve hükmen hiçbir sebeple ayrılma kabul etmez bir bütündür.

2. Ahalisi ilk serbest kaldığı zamanda genel oylarıyla anavatana katılmış olan elviye-i selâse Kars, Ardahan, Batum için gerektiğinde tekrar genel oya başvurulmasını kabul ederiz.

3. Trakya barışına bağlanan Batı Trakya'nın hukukî durumunun tesbiti de orada yaşayanların serbestçe beyan edecekleri oylara göre belirlenmelidir.

4. İslâm hilâfetinin makarrı, saltanatın payitahtı ve Osmanlı hükümetinin merkezi olan İstanbul şehriyle Marmara denizinin güvenliği her türlü tehlikeden korunmuş olmalıdır. Bu esas saklı kalmak şartıyla Akdeniz ve Karadeniz boğazlarının dünya ticaret ve taşımacılığına açık kalması hakkında bizimle diğer bütün İlgili devletlerin mütte-fikan verecekleri karar geçerlidir.

5. İtilâf devletleriyle düşmanları ve bazı ortaklan arasında kararlaştırılmış olan antlaşma hükümleri çerçevesinde azınlıkların haklarına -civar ülkelerdeki müslüman ahalinin de aynı haklardan faydalanması şartıyla- riayet edilecektir.

6. Millî ve iktisadî gelişmemizin imkân dairesine girmesi ve daha modern bir idareye kavuşmamız için her devlet gibi bizim de gelişme araçlarımızın temininde tam bağımsızlığa ve serbestliğe sahip olmamız hayat ve bekamızın esas temelidir. Bu sebeple siyasî, adlî. malî ve diğer gelişmelerimizi engelleyici kayıtlara karşıyız. Tahakkuk edecek borçlarımızın ödenme şartları da bu esaslara aykırı olmayacaktır. [1031]

Galip devletlerin barış tekliflerine karşı Osmanlı Parlamentosu'nun cevabı olarak ilân edilen Mîsâk-ı Millî tepkiyle karşılandı. İtilâf devletleri 16 Martta İstanbul'u resmen işgal ettiler. Meclisi basarak ileri gelen mebusları ve aydınları tutuklayıp Malta'ya sürdüler. 18 Marfta çalışmalarına ara veren Meclis-i Meb'ûsan 11 Nisan'da padişah tarafından feshedildi. Milletin temsilcileri 23 Nisan'da Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi adıyla toplanarak ülke yönetimine el koydular. Mîsâk-ı Millî yeni Türk Devieti'nin ilkelerini belirleyen, gerçekleşmesi için sonuna kadar çalışılacak millî ülkü. hedef ve kutsal and oldu. 1920'lerde Mîsâk-ı Millî belgesine dayanılarak hazırlanan Yeni Mîsâk-ı Millî Haritası'nda İskenderiye-Port Said hizasına kadar olan bugünkü Suriye, Lübnan, Filistin ve Irak topraklan üzerinde hak iddia edilmektedir. Ayrıca Adalar, Kıbrıs ve Batum da yeni Türkiye'nin sınırları içinde gösterilmektedir. Ancak siyasî gelişmeler bu hedeflere tam olarak ulaşılmasını engellemiştir. Batum, 16 Mart 1921 'de imzalanan Moskova Antlaşması ile Gürcistan'a bırakılırken San Remo Konferansı, Lübnan ve Suriye'yi Fransa manda yönetimine verdiğinden Fransa Büyük Lübnan Devieti'nin kurulduğunu ilân etti.[1032] Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetiyle Fransa arasında 20 Ekim'de imzalanan Ankara İtilâfnâmesi'yie bugünkü sınır çizilerek Suriye ve Lübnan Fransa'ya bırakıldı. Özel statü ile Fransız yönetimine verilen Hatay 23 Haziran 1939'da anavatana katıldı. 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile Osmanlı Devleti tasfiye edilirken Mîsâk-ı Millî sınırları içinde gösterilen Irak, Filistin, Kıbrıs, Ege adaları ve Batı Trakya da yeni Türkiye Devleti sınırları dışında bırakıldı. Mecliste kabul edilen ve meclis tutanaklarında kayıtlı bulunan Mîsâk-ı Millî metninde mütareke çizgisinin içinde ve dışında kalan toprakların bölünmez bir bütün olduğu yazıldığı halde konuyla ilgili eserlerin çoğu "dışında" kelimesine yer vermemekte ve bugünkü sınırların Mîsâk-ı Millî sınırları olduğu şeklinde yanlış bir kanaatin oluşmasına sebep olmaktadır. Aslında Mîsâk-ı Millî'de hedef geniş tutulmuş, fakat şartlar gereği elde edilebilenlerle yetinilmiştir.
 
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Milli Kongre bởi Tarih Öğretmeni,
Milli Egemenlik bởi Tarih Öğretmeni,
Milli Ahrar bởi Tarih Öğretmeni,
Millî Mücadele bởi Talebe,
Milliyetçilik bởi Talebe,
Millî Mücadele bởi Talebe,
Misak-ı Millî (Misak-ı Milli, Mîsâk-ı Millî)

İstiklâl Harbi yıllarında toplanan son Osmanlı Mebuslar Meclisi'nin aldığı kararlar, “Ahd-i Millî” ve “Mîsâk-ı Millî” adı altında altı maddeden meydana gelir. Meclis, 28 Ocak 1920’de toplandı. Osmanlı Sultanı Vahideddin Han, rahatsız olduğundan, Meclisin açış konuşmasını İçişleri Bakanı Damad Şerif Paşa okudu. “Felâh-ı Vatan” yani vatanın kurtuluşu istendi. Mecliste, Erzurum Mebusu Celaleddin Ârif Beyin başkanlık ettiği Felâh-ı Vatan grubundaki milletvekillerince, Mîsâk-ı Millî hazırlandı. Erzurum ve Sivas kongrelerindeki beyannameler kabul edildi. Millî Kurtuluş Programı hazırlandı ve millî hudutlarımız tespit edilerek, hukuk ve siyaset anlayışı esaslarına göre ortaya kondu.

Altı madde hâlinde yazılıp, oybirliği ve heyecanla kabul edilen Mîsâk-ı Millînin girişinde şöyle deniliyordu: “Osmanlı Mebuslar Meclisi üyeleri, yapılacak fedakârlığın en son mertebesine göre hazırlanan aşağıdaki esaslarla, devletimizin istiklâlini ve milletimizin sulh ve sükûna kavuşabilmesi, bunlar gerçekleşmeden Osmanlı saltanatı ve cemiyetinin varlığı ile devamının imkânsızlığını, hep birlikte kabul ve tasdik etmişlerdir.”

Mîsâk-ı Millînin altı maddesi şunlardır:

1. Arapça konuşan ancak, 30 Ekim 1918 Mondros Mütârekesi'ne göre; düşman işgali altında kalan bölge halkının durumu, bunların hür olarak verecekleri oylara göre belirlenmelidir. Mütâreke çizgisinin içinde ve dışında kalan bu yerlerin İslâm ve soyca bir olan Osmanlı çokluğunun oturduğu bölgelerin hepsi, hüküm ve fiil bakımından, Anayurttan hiçbir sebeple ayrılmaz bir bütündür. (Bu maddeye göre; Irak kuzeyindeki Musul-Süleymaniye-Erbil ve Kerkük bölgeleri Türkleriyle Suriye kuzeyindeki Rakka-Halep-Antalya ve İskenderun-Hatay kesimlerindeki Türklerin Anayurttan koparılamayacağını belirtiyor, Kıbrıs Adası, Devletler Hukuku bakımından Türkiye’ye ait olduğundan, 1914 sonunda İngiltere’nin tek taraflı ilhakı, hükümsüz sayılıyordu.)

2. Halkın, ilk serbest kaldıkları sırada (Haziran 1918’de) verdikleri oylarıyla Anayurda katılma kararını belirten Elviye-i Selâse (Üç Sancak: Kars; Oltu, Olur ve Şenkaya dahil Ardahan; Artvin ve Avara ile Çürüksu dahil Batum) için gerekirse yeniden serbestçe oylama yapılmasını kabul ederiz.

3. Batı Trakya’nın geleceği de oralarda oturanların serbestçe verecekleri oylara göre belirlenmelidir.

4. İslâm Halifeliğinin, Osmanlı Saltanatının ve Hükümetinin merkezi İstanbul şehriyle, Marmara Denizinin (Boğazlar'la birlikte) güvenliği korunmalıdır. Bu şartlara uyularak, Akdeniz-Çanakkale ve Karadeniz-İstanbul Boğazlarının dünya ticaretiyle ulaşımına açık tutulması için bizim de, ilgili devletlerle birlikte vereceğimiz karar, geçerli sayılır.

5. Azınlıkların hakları, İtilâf Devletleriyle hasımları ve bir takım ortakları arasında kararlaştırılan anlaşma esaslarına göre (komşu ülkelerdeki Müslümanların da bu haklardan istifâdeleri güveniyle) tarafımızdan sağlanacaktır.

6. Millî ve iktisadî gelişmemize imkân vermek ve daha çağdaş, muntazam idare ile işleri yürütmek için, her devlet gibi, bizim de gelişmemizi sağlamak üzere tam bir serbestliğe ulaşmamız, hayat varlığımızın temelidir. Bu sebeple, siyasî, adlî, malî ve diğerleri gibi gelişmemize engel olan bağların karşısındayız. Ortaya çıkacak devlet borçlarımızın ödeme şartları da, bu esaslara aykırı olmayacaktır.

Türk Millî Mücadelesinin ana programını, hem de Türkiye’nin millî ve etnik hudutlarını belirten bu Mîsâk-ı Millî; 28 Ocak 1920 Çarşamba günü kabul edilip, 17 Şubat 1920’de gazete ve ajanslar yoluyla bütün dünyaya ilân edildi. Anadolu’da başlatılan Millî Mücadelenin İstanbul’da Osmanlı Mebuslar Meclisince kabulü, meselenin Devletler Hukukunca sağlanmasını ortaya koyması bakımından önemlidir. Osmanlı Devleti'nin varlığına ve istiklâline tahammül edemeyen işgalci İtilâf Devletleri, Türk Kurtuluş Mücadelesine karşı harekete geçti. 16 mart 1920’de İstanbul, İngilizler tarafından işgal edildi. Anadolu, Trakya ve Adalar’daki işgal ve hareketler hızlandı. Buna tepki olarak da Türk Milleti, bütün imkânlarını seferber ederek, başlatılan Millî Mücadeleye katıldı.
 
Misak-ı Milli (Ulusal Ant) : Atatürk tarafından hazırlanan ve özü Erzurum Sivas Kongre kararlarında oluşan belgenin, 17 Şubat 1920’de Son Osmanlı Meclisine, 18 Temmuz 1920’de T.B.M.M.’de kabul edilip, yayımlanmasıdır. 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesine göre işgal edilmeyen ve Türklerin çoğunlukta bulunduğu yerleri milli sınır olarak kabul eden, Türkiye’nin bugünkü sınırları içerisinde bağımsızlığını sağlamasını ön gören belge. Misak-ı Milli; milliyetçilik akımının ve ulusal kurtuluş Savaşı’nın temel yapısını oluşturmuş ve Sevr Antlaşmasında T.B.M.M.’nin karşı teklifi olarak ortaya konmuştur.
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt