Çelebi Sultan Mehmet

ÇELEBİ SULTAN MEHMED

(1413-1421)



Ekteki resimleri görmek için kayıt olmalısınız

Mehmed Çelebi kardeşlerinden kurtulup, Sultan Bâyezid'in yaşayan tek oğlu olarak kalmıştı. Şimdilik iktidar ortağı yoktu. Bir devlet, bir hükümdar ve emre amade ordu. Onbir oniki senedir süren kargaşayla artan meseleler...
Çelebi Mehmed insan olarak da hükümdar olarak da sevilen biriydi. Onun hem huy güzelliğine, hem de fizik güzelliğine dair çok sözler söylenmiş; güçlü kuvvetli oluşundan dolayı "pehlivan" bile denirmiş. Bütün bu meziyetleriyle büyük işlerin altından kalkmaya, devleti eski haline getirmeye çalışacaktı. Bâyezid Han'ın ölümüyle veya Timur'a yenilgisiyle dağılan birliği, Anadolu birliğini temin etmek, ilk işi olacaktı.
Çelebi Mehmed dağılmakta olan bir devleti tek parça haline getirdiği için midir yoksa gerçekten farklılıkları olduğundan mıdır ne ise, çok methedilir. Şemaili verilirken bile aşırıya kaçılır. "Teni kırmızıya mâilbeyaz, gözleri kara, kaşları kara, çatık; sakalı gür, bıyıklan sık olmakla beraber zarif, alnı açık, çenesi müdevver, göğsü geniş, kolları uzunlu. Şahin bakışlı, arslan gibi kuvvetli idi. Ecdadından başka bir surette tülbent sarardı; çünkü başının etrafına kat kat sarılan bez müteaddit çıkıntılar teşkil ederek sırmalı külahının ucundan müada yerini göstermezdi." Bu tarif uzar gider.
Abartılı anlatımlar bizim müverrihlerde çok görülür; Padişahlar bilhassa her fırsatta göklere çıkarılır. Hammer diyor ki: "Birinci Mehmed'in, tavırlarına, hareketindeki sür'ate, vakarına ait övgülerin hepsinin fevkine yükselten şeyi Osmanlı müverrihleri gibi Bizans müverrihleri tarafından da adaleti şefkati, civanmertliği, dostluğunda sebatı, gerek Türk'ten, gerek Rumlar için hayırhahlığı hakkında herkesin birleştiği şahadettir" Gerçi, anlaşılmaz, bir anlatımdı aldığımız cümle ama okuyucu biraz zorlansın!
Güzel huyu ile arttırdığı dostlarını muhafaza edip, düşmanlarına hakettikleri dersi vermesi lâzım. Boşa geçireceği zamanı hiç yok. Kardeşi ile yaptığı savaşta yardımını gördüğü İmparator Manuel’e teşekkürü vazife bilir. Kendisini tebrik için gönderilen elçilere çeşitli hediyeler verdikten sonra "Onun sayesinde babamın ülkesine sahip oldum, ben de onun hoşuna gitmeye gayret edeceğim" diye haber gönderir. Kendisiyle görüşmeye gelen diğer elçileri de ikramlarla memnun edip, amacının sulh içinde yaşamak olduğu mesajını yollar. "Efendilerinize söylemeyi unutmayın ki, ben her tarafa barış veriyorum. Ve her taraftan barış kabul ediyorum. Dünya düzen ve güvenliğinin koruyucusu olan Cenab-ı Hak, barışı bozmak arzusunda bulunanların cezalarını versin" der.
Çelebi Mehmed milletine, memleketine huzur getirmek istiyordu. Gerek yabancılarla yapılan savaşların akla gelen acı hatıraları, gerekse kardeşler arasında uzun zaman devam eden çarpışmalar kan ve gözyaşından bıktırmıştı. İmparator Manuel'e verdiği söz gereği Karadeniz'de ve Marmara'da Bizans'tan ele geçirilmiş olan yerleri iade etti.

İlk Önemli Olay
İktidarda hangisi bulunursa bulunsun, Karamanoğlu hiçbir fırsatı kaçırmadan Osmanoğulları'nı rahatsız etmiştir. Çelebi Mehmed'in Musa Çelebi ile meşguliyeti de Karamanoğlu tarafından değerlendirilir. Hemen Bursa'ya saldırır Karamanoğlu. Kumandan Hacı İvaz Paşa, hisarı korur. Karamanoğlu'nun kendilerini güçlü ve kalabalık gösterme hilesi netice vermez. Hacı İvaz Paşa'nın casuslar vasıtasıyla onun ordusunun durumunu öğrenmesi Karamanoğlu'nun hevesini boşa çıkarır. Bu savaş bir aydan fazla sürmüş olup iki taraf için de sıkıntılı geçiyordu. Neticede vaziyet Karamanoğlu'nun aleyhine dönünce o da yakıp yıkmaya başladı. Savaş devam ederken Musa Çelebi'nin naşı geldi. Haberi alan Karamanoğlu inanmak istemeyip, cesedin başkasına ait olduğunu söylediyse de yüzünü açtırıp gözleriyle görünce üzüntüsünden ağlamaya başladı. "Lâkin içinden kendi durumunu mülâhaza edip, hüzn ile ciğerini dağladı. Şehri ateşe verdikten sonra, kendi diyarı olan talihsiz Karaman iline doğru yıkılıp gitti."
"... Karamanoğlu'nun Harman Danası demekle mâruf eski bir Nedimi vardı. Gayet cüsseli olmakla, kaçtıkları sırada kaçmaktan yorulup canından bizar olunca, Karamanoğlu'na demiş ki: "Hanım, Osmanoğlu'nun ölüsünden böyle kaçarsın ya dirisi gelmiş olsa ne çâre ederdin." Karamanoğlu bu nükteden pek fazla utanarak, Nedim Harman Danası'nı hemen oracıkta bir ağaca asıvermiştir. Sonunda bozduğu ahdin cezasını görse gerektir."
Kendisinden epeyce bahsedilecek bir Cüneyd Bey var. Bazen İzmiroğlu dendiği gibi, Aydın Hâkimi de deniyor. Bu Cüney Bey'in karakter yapısını devam eden olaylar gösterecek.
İzmiroğlu Cüneyd Bey'in memleketi Emir Süleyman tarafından zaptedilip, kendisi Rumeli'de Ohri Beyliği'ne tayin edilmişti. Fırsat Musa Çelebi'nin eline geçtiğinde, Çelebi Mehmed'e gaile açması için Anadolu'ya gönderilmişti. Cüneyd, Çelebi Mehmed'in Aydın Vâlisi'ni öldürüp, onun yerine geçip, Aydınoğulları Beyliği'ni ihyaya kalkışıp, bazı yerlerini zaptetmişti. İtaati şart iken asî olan Cünyd Bey Karamanoğlu'nun sözüne uyup Osmanlı arazisine tecavüz edince karşısında Çelebi Mehmed'i buldu.
"Çelebi Mehmed başlangıçta harb ederek Çandarlı'yı elde etti; sonra Menemen, Kayacık, Nif (Kemalpaşa) kalelerini de aldı. -Çelebi Mehmed oradan- İzmir'e gelerek muhasara etti. Cüneyd zevcesi, annesi, kardeşi ve çocuklarını İzmir'de bırakarak kaçtı." Bu Cüneyd'in yiğitliğine misaldir.
İzmir'i karadan kuşatan Çelebi Mehmed'e Rodos Şövalyeleri ile Midilli, Sakız ve Menteşe donanmaları denizden yardım etti. Cüneyd'in ailesi on gün direndi, sonuçta teslim bayrağını çekti.
Çelebi Mehmed'ten yardım isteyenler sıraya girmişti. İzmir kuşatmasında faydası görülenler, şimdi fayda bekliyordu. Herbirinin ayrı ayrı gönlü yapılmaya çalışıldı.
Cüneyd de fazla dayanamadı ve anasıyla çocuklarını gönderip bağışlanması için Çelebi Mehmed'ten af diledi. Bağışlandı. Bu arada bir itiraz sesi gelmeye başlamıştı; sesin sahibi, daha önce korunmaları için Sultan'a ricaya gelenlerden Aziz Yahya Şövalyeleri'nin Üstad-ı Âzam'ıdır. İtiraza sebep; Çelebi Mehmed İzmir'i almış, kaledeki kuleleri yıktırıyordu. Üstadı Âzam, bu kulelerin Aydın Beyliği zamanında tarikatın giderleri için yapıldığını", yıkılmasının Papa ile ve belki, birkaç Avrupa devleti ile savaşı kaçınılmaz yapacağım hatırlattı. Öfkelenen Çelebi Mehmed:
"— Ben isterdim ki: Yeryüzünde bulunan bütün Hıristiyanlara baba olayım. Kendilerine iyiliklerde bulunayım. Şeref ve saygı dağıtayım... Çünkü hükümdarların iyilere mükafat, kötülere ceza vermesi gerekir."
Uzun konuşmalardan sonra, Üstad-ı Âzam da, diğerleri de Çelebi Mehmed'in yanından memnun ayrıldılar. Çelebi Mehmed Üstad-ı Âzam'a Bodrum -eski Halikarnas-da Petroniyum Kalesi'ni yaptırdı.
Çelebi Mehmed'in basiretli bir pâdişâh olduğu, devlet nizamım iyi bildiği, iyi yönetim gösterdiği anlatılır. Bu devletin esenlikte yaşaması, bazen normal ölçülerin dışına çıkmayı gerektirir. Birkaç tane bahtlı pâdişâh sayılmazsa, bu hanedanın hemen hepsinin iktidarında evlad veya kardeşkanı vardır; bazen de hem evlad hem kardeşkanı. Osmanlı devlet tahtına giden yol maalesef bu kanlarla sulanmıştır, buna bulaşmamak kaabil değil. Pâdişâh olan kişi mesulü olduğu devleti kardeşinden, evlâdından kutsal saymak mecburiyetindedir. Pâdişâhlar yüreklerinde acıyla sevinci bir arada barındırmaya mecburdurlar.
Çelebi Mehmed kardeşi Musa Çelebi'nin ölümüyle neticelenen mücadeleden sonra, benzeri bir elemli sahneyi kendi iradesiyle görmek durumunda kalmıştı. Ağabeyi Süleyman'ın oğlu Bi¬ans'ta emânettir. Mehmed Çelebi iktidarın tek sahibi olunca, Bizans yeni politikasını belirlemek istedi. Türklerle meseleler yaşamamayı düşünerek, elindeki esiri şehir dışına çıkartıp, "işte hürriyetin, istediğini yap" dedi. Yanına bir miktar da adam bıraktı. Kısa zamanda şehzadenin etrafım saran 500 kadar eşkıya "bize baş ol" demeye başladılar ki, onun sayesinde belki de devleti soyacaklardı. Bu iş Osmanlı Türk Devleti için göz yumulacak kadar basit değil.
Adının Şehzade Orhan olduğu bilinen bu genç, amcası tarafından yakalandı. (İleride devletin basma nice gaileler açabilir) düşüncesiyle idam edilmesi lazımsa da, amcası yeğeninin öldürülmesine kıyamadı. Ölümüne kıyamaz da, mahzun bakışlı elâ gözlerini bütün renklere, ışığa kapattırır. 14 yaşındaki Orhan'ın gözlerine kızgın mil çekilip, kör edilir. Kör edilen Orhan hayatta geçim sıkıntısı çekmesin diye her türlü tedbir alınıp, bir tarafa gönderilir. Bu Orhan'ın bir de kız kardeşi var. Sultan Çelebi Mehmed onu da tanınmış sancak beylerinden biriyle evlendirip amcalık vazifesini tamamlar. İstanbul'un fethinde karşımıza bir Şehzade Orhan daha çıkacak. İsimlerde bir yanlışlık, karışıklık var ama çözemedik. Muhtemelen, burada anlatılan Şehzâde'nin adı Orhan değildi.
Çelebi Mehmed iki yeğininin vaziyetini düzelttikten sonra devlet işlerinin görülmesine döndü. Biriken işler, hissiyata yer vermiyordu. Çabuk hareket etmesi lâzımdı.
Çelebi Mehmed iyi biliyordu ki, devletinde düzen olacaksa, Rumeli'de fütuhat veya dirlik devam edecekse, önce Anadolu'da asayişin yolunda olması lâzım. Anadolu'da asayişi bozanların başında Karamanoğlu Beyliği geliyor.

Birinci ve İkinci Karaman Seferi (1414-1415)
Bir sefere hazırlanan Çelebi Mehmed haberler gönderip Germiyanoğlu Yakub Bey'den ve Çandaroğlu İsfendiyar Bey'den yardım istedi. Yardım gecikmeden geldi.
Karamanoğlu üzerine sefere çıkıldı. Akşehir, Saideli, Seydişehir, Beyşehir, Otluk Hisarı alındı; Konya muhasara edildi... Karamanoğlu bu sefer talihlidir. O kadar şiddetli yağmur yağdı ki, Sultan Karaman'a gitmekten vazgeçti. Çünkü ordu perişandır. Karamanoğluyla sulh anlaşması yapıldı. Çelebi Mehmed Caniğe gitti.
Karamanoğlu, Çelebi Mehmed'in sulhe yanaşmasını güçsüzlüğüne vermiştir. Ertesi sene taarruza geçti. Ve yenildi, Konya'da oğlu Mustafa Bey'i bırakıp kaçtı. Vezir-i Âzam Bâyezid Paşa'nın delaletiyle Karamanoğlu Mehmed Bey affedildi. Oğluyla beraber Osmanlı kaargâhına gelip bir yığın özür diledi. Yerlerinin büyük bir kısmım Osmanlı Devleti'ne bırakıp, lüzumu halinde Osmanlı Devleti'ne asker yardımında bulunmayı da taahhüt etti. Hammer de şöyle yazıyor bu hadiseyi.
Bütün anlaşmalar yapılırken muhatap Mustafa Bey'dir. Elini, göğsünü örten elbisenin üzerine koyup: "Bu can bu tende iken pâdişâhın topraklarına asla göz dikmeyeceğim" der. Anlaşma yapılıp, bir sürü de hediyeler alıp ordugâhdan ayrılınca ovada otlayan, Osmanlılar'a ait atları gasbeder. Yeminini hatırlatanlara, koynundan bir ölü güvercin çıkarıp "Bu can bu tende durdukça" demiştim, işte o can, deyip, öldürdüğü güvercini kaldırıp atar.
Bu hikâye ne derece doğru bilemeyiz. İki yüz sene sonra gelen Sabetay Sevi için de aynı senaryo anlatılır. O da Osmanlı'ya aykırı davranışlara geçer de mahkemeye çıkartılır. Kurtulması için Yahudi dininden İslâmiyete geçmesi lâzım. Aynı yemini, müslüman olduğuna dair eder. Mahkemeden çıkınca kuş hikâyesi aynen yaşanır...

Adalar Seferi ve Venedik'le İlk Deniz Harbi (1415–1416)
Çelebi Mehmed'in bulunduğu çevre büyük bir orman, her an her ağacın arkasından vahşi hayvanlar saldırabilir. Bazen saldırıya hazır beklemek, bazen de saldırıya imkân vermemek gerekiyor. Hayatta kalmanın, o günün şartlarında başka bir yolu yok.
Türk gemileri, Kiklâd Adaları hakimi Pietra Zeno'nun kötü muamelesinden bizar olmuştu. Dük De Naksos bir Venedik asilzadesiydi. Venedik, deniz gücü itibariyle hatırı sayılır bir devletti. Çok eskiden beri Venedik'in hâkimiyetinde bulunan Kiklâd Adaları Pietro Zeno tarafından korunuyor ve Zeno Türk gemilerine göz açtırmıyordu.
Birinci Mehmed barışçı bir devlet olmak istiyor ama uyuşukluk istemiyor, isteyemez de. Gelibolu'da hazırlanan 30 kadırgalık donanma Çalı yahut Çavlı Bey komutasında harekete geçti. Bazı adaları basıp bir miktar esir ve ganimet alan Çavlı Bey Gelibolu'ya döndü.
Venedik'in kuvvetli bir deniz devleti olduğu biliniyordu. Anlatılan sebepler muhtelif olmakla beraber gerçekleşen olay doğrudur. Pietra Loredano komutasındaki onbeş kadırga Gelibolu'daki Türk gemilerine baskın yapmış. Türk gemilerinden 27'si zayi olmuş, birçok esir verilmiş ve esirler insanlık dışı işkencelerle öldürülmüştür. Venedikliler'in bu baskını 15 kadırga ile yaptıkları Hammer'in ifadesi. Türk tarafının gördüğü zarar uğradığı mağlubiyet göz önüne alınınca, kadırga adediyle ilgili rakamın doğru olmadığı anlaşılır.
Şimdi, bu savaşın çıkmasına gösterilen sebebe bakalım. Osmanlı deniz gücünün açtığı zararlardan şikâyetçi olan Venedik, adı geçen kaptanın komutasında, içinde sefir sıfatıyla iki vali bulunan gemileri Gelibolu'ya gönderdi. Laredona müzâkere için geldiklerine dair haber gönderdi. Türk tarafı zehirli oklarla mukabelede bulundu. Bunun üzerine; "Nihayet 1416 Mayıs'ında 29'uncu günü, yani Konstantiniyye'nin fethinin günü gününe 37 sene evvel Gelibolu deniz muharebesi vukua geldi." Dukas'tan, Hammer böyle naklediyor.
İşini bitirince yelken açan Venedik donanması, verdiği zararla doymuş değildi. Çanakkale Boğazı'nı geçti. Lapseki Kalesi'ne hücumu denedi. Bâyezid Paşa'nın kardeşi Hamza Bey'in korkusu Laredano'yu fikrinden vazgeçirdi. Kostantiniyye'ye giden gemiler İmparator'a sığındılar.
Gemilerde iki vali bulunduğu söylenmiştir ya, onlar Bizans İmparatorunu'nun aracılığıyla, bir süre sonra Osmanlı Sarayı'na kabul olundular. Uzun müzâkerelerden sonra Osmanlı Venedik Sulhu imzalandı.

Eflak Voyvodası Mirce ve Macarlarla Mücadele
Eflak Prensi de denen Mirça yahut Mirce Musa Çelebi'nin kayınbabasıdır. Şehzadeler mücadelesinde damadına destek vermişti. Eflak'ta Mirçe'ye bir rakip çıktı. Adı Don olan rakip Macar Kralı Sigismond tarafından düşman ilân edildi. Mirçe'ye karşı da Birinci Mehmed'in bir hesabı vardı.
Macarlar Mirce'nin, Osmanlılar Don'un yanında savaşa girdi. Çelebi Mehmed bu savaşta Karaman ve Candar Beylikleri'ni de yanına alarak düşman tarafını yenilgiye uğrattı. Mirce sulh istedi. Üç senedir ödemediği vergiyi yenisiyle beraber ödedi ve bir oğlunu rehin verdi. Ayrıca savaşlarda Osmanlı Ordusu'na asker yardımında bulunmayı taahhüt etti. (1416)

Cüneyt Bey'in Niğbolu Valiliği’ne Tayini
Çelebi Mehmed gerek Anadolu'da gerek Rumeli'de emin adımlarla yürüyor. Daha önce isyanı, hatta kalleşliği görülen İzmiroğlu Cüneyd Bey'in İzmir'i tamamen Osmanlı hâkimiyetine geçti. Cüneyd Bey Niğbolu Beyliği'ne tâyin edildi.

Candaroğulları Beyliği
Candaroğlu İsfendiyar Bey Bâyezid 'le Timur'un savaşında Timur'un himayesine girmişti. Osmanlı idaresine geçmiş bulunan Çankırı, Kalecik, Tosya ve Safranbolu, daha sonra da Samsun ile Bafra Candaroğulları'na geçti. Çelebi Mehmed Anadolu birliğini temine azimli.
Eflak Seferi'nde Osmanlı Ordusu'nda bulunan İsfendiyar Bey'in oğlu Kasım Bey babasıyla anlaşamadı. Çelebi Mehmed'e müracaatla yardımını istedi. İsfendiyar Bey diğer oğlu Hızır Bey'e daha verimli yerleri verdiği için Kasım Bey'in zoruna gitmişti.
Birinci Mehmed vaziyeti Kasım Bey'in lehine düzeltmek için babasına teklifte bulundu; ret cevabı aldı. İş askeri kuvvete kaldı. İsfendiyar Bey'in Osmanlı Ordusu'yla başedecek imkânı olmadığı için, Osmanlı hâkimiyetini kabul edip Çelebi Mehmed adına hutbe okutmayı ve sikke kesmeyi kabul etti. Çelebi Mehmed de Candaroğlu arazisini kendi istediği gibi iki kardeşe paylaştırdı.

Avlonya'nın Fethi (1417)
Arnavutluk parçalanmış. Avlonya Regina Balsa isimli bir kadının elindeydi. Balsa, her an için bir Türk istilâsı bekliyordu. Bunu önlemenin çarelerini araştırırken işgal gerçekleşti. Arnavutluğun en önemli yerlerinden biri 495 seneliğine Türklerin eline geçti. (Bu şehir Balkan Harbi'nde elimizden çıktı.)

Samsun'un Alınması
Samsun ikiye ayrılmıştı. Az önce bahsi geçen Müslüman Samsun idi. Diğeri ise Cenevizliler'in elindeki Samsun'dur. Birinci Mehmed her iki Samsun'u da alarak Amasya vilâyetine kattı.

Bursa'da Yeşil Cami (1419)
Hâlâ, adıyla sanıyla ayakta duran, Bursa'nın önemli ziyaretgahlarından olan bu cami 1419'ta tamamlanmışsa da, bir kısım tezyinatı II. Murad zamanına kalmıştır. Çelebi Mehmed'in bunca hay huy arasında hayır eserlerini ihmal etmeyişi takdire şayandır.
Yeşil Cami inşaatı devam ederken Gazi Timurtaş oğlu Umur Bey, -kargaşalıkta elden çıkmış olan- Hereke, Gebze, Danca, Kartal ve Pendik taraflarını tekrar aldı ve buraların geliri Yeşil Câmi'nin masrafına tahsis edildi.
Çelebi Mehmed Bursa ve Edirne'de iki büyük cami yaptırmıştı. Onların bitiminden sonra Yeşil Camii yaptırmaya başladı. Yeşil Cami, kullanılan mermerlerin nadiretten oluşu, aynaların zarafeti ile Bursa'nın bir süsü niteliğindedir. Hammer Yeşil Câmii'yi öve öve bitiremez. Ondan bir tek cümle: "Bu duvarların bütün cepheleri kırmızı, yeşil, mavi, külrengi, sarı, siyah, beyaz renkte kare şeklinde büyük mermer parçalarından mürekkep bir tuhaf mozayikle örtülüdür.

Börklüce Mustafa, Torlak Kemal ve Şeyh Bedreddin (1420)
Çelebi Mehmed'in mücadelesi, devleti babasının zamanındaki duruma getirip, daha da ileriye götürmek içindir. Buna göre çok akıllı siyaset takip etmesi gerekir. Bu akıl kendisinde mevcuttur. Görev vereceği insanların seçiminde de isabetli davranır. Hem Anadolu'da, hem de Rumeli'de başarılar elde eder. Yüksek dağların dumansız olmayacağı gibi, bu Osmanlı-Türk Devleti de uzun süre dertsiz olmaz. Meselenin birisi hâl olurken diğeri çıkar. Şimdi de yeni bir belâ. Bunun adı Börklüce Mustafa: Bu zat Musa Çelebi'nin kazaskeri Şeyh Bedreddin'in adamıdır.
Şeyh Bedreddin'i Musa Çelebi'nin öldürülmesinden sonra Mehmed Çelebi bağışlamıştı. O'nu, ilim adamıdır diye idama uygun bulmadığı için dünyalığını da vererek sürgün etmişti. Bu, Şeyh Bedreddin denen zatın önemli adamlarından olmakta şöhret kazanan Börklüce Mustafa, kendisinde olağanüstü hâller vehmeder veya etrafa öyle reklam yapar. Hatta bazı tarihçilere göre, peygamber olduğunu bile söyler. Yanına bir sürü maceraperest, cahil insan toplar, devlete başkaldırır. Bu kişinin büyük tehlikeler doğuracak hareketini kısa zamanda fark eden Çelebi Mehmed, derhal halli için faaliyete geçip, Saruhan ve Aydın valisi olan Ali Bey'e "kuvvet toplayıp Börklüce'nin işini bitirmesini" emrettiyse de, bu işi küçük Şehzade Murat görecektir. Amasya'da vali olarak bulunan oniki yaşındaki Murad Bâyezid Paşa'yla beraber hareket etti. Börklüce'nin bulunduğu yere gelene kadar önlerine çıkarılan kılıçtan geçirip, Aydın'ın Karaburun mahalline geldiler. Burada yapılan savaşta Börklüce'nin adamları yenilgiden kurtulamadılar, kendisi de savaş meydanında katledildi. Bu savaştan sonra Manisa'ya geçen Şehzade Murad'la Bâyezid Paşa, burada da ikibine yakın adamıyla sapık davranışlarda bulunan Torlak Kemâl'i buldular. Bu adamda Börklüce Mustafa kadar sapık biridir. Kendilerine Kemâliler adını takan adamları kudüm ve dümbelek çalarak dolaşıyor, bütün halkı rahatsız ediyorlardı. Onların da işi bitirildi. Adamları kılıçtan geçirildikten sonra Torlak Kemal Manisa'da idam edildi.
Sırada Şeyh Bedreddin var.
Bedreddin hepsinin başıdır. Börklüce onun piyasaya sürdüğü belâ idi, cahildi. Ama "Simavna kadısı oğlu" diye şöhretleşen Şeyh Bedreddin ilim sahibidir. O gün hayatta kalmış olması da ilmi yüzündendi. Çelebi Mehmed "İlim adamının idamı uygun düşmez" diye hayatını bağışlamıştı. O ilmini kötüye kullanmaya başlayınca gereğinin yapılmasına bakıldı.
Bedreddin Simavi'nin ve yandaşlarının amaçları: "Kadınları ayrı tutarak geri kalan her şeyde ortaklığı savunuyorlardı. "Ben senin evinde kendi evim gibi otururum; sen de benim elbiselerimi giyer, silahlarımı, arabalarımı -seninkileri kullandığın gibi- kullanırsın. Sadece kadınlar müstesnadır."
Son zamanlarda, bazı araştırıcılar Şeyh Bedreddin'i yeni görüşlerle takdim ediyorlar. Onlara göre işin iç yüzü, bizim takdime çalıştığımız gibi değil. Torlak Kemal, Börklüce Mustafa ve Şeyh Bedreddin Madalyon'un görünen yüzü; asıl amaç ise, onlar bahane edilerek Türk kıyımı yapılmıştır. Bu görüşe şimdilik, bizim inanasımız gelmiyor. Çelebi Mehmed gibi bir Pâdişah'ın zamanında, hele hele hiç münasip düşmüyor. Kendisi Türk, tebaası Türk, yönetici kadro Türk. Fatih'le beraber üst makamların gayri Türkler tarafından işgal edildiği doğru, o zamandan itibaren Türklerin harcanmaya başlandığı söylenirse, buna da -kısmen- evet denebilir. Şimdi bulunduğumuz zamana Şeyh Bedreddin'e dönersek:
Şeyh Bedreddin büyük sahtekârlardandır. İnsanların saf inançlarını bozmak için çok işler yapmıştır. Konumuzun esas kahramanı olmadığından dolayı, onunla ilgili malûmata girmiyoruz. Bâyezid Paşa tarafından Deli ormanda yakalanıp, sarayda bulunan Çelebi Mehmed'e teslim edilen Şeyh, bir mahkemede sorgulanıp, suçlu olduğu anlaşıldıktan sonra idama mahkûm edildi. Kendisi de mahkeme sonunda verilen cezayı hak edecek suçları işlediğini kabul etti.

Şehzade (Veya Düzmece) Mustafa (1420)
Timurlenk'in Osmanlı Devleti'nin başına açtığı belâların tükenesi yoktur. Senelerce birbiriyle uğraşan dört kardeşten üçünün hayata veda etmesiyle iktidar tek kişiye kalmış, o da bozulan çarkı düzeltmeye canla başla uğraşıyordu. Nice bir müşkül çözülmüş, artık "her şey tamam" denilecek safhaya gelinmişti ki, hiç akılda, hesapta olmayan bir adam çıkıverdi meydana, "Bu ülke, bu iktidar benim" diyor.
Timur Ankara Savaşı'nda Yıldırım Bâyezid'i mağlup edince, Musa Çelebi ile Mustafa Çelebi'yi de babalarıyla beraber esir almıştı. Bilahare Timur'un yanında dolaştırdığı Bâyezid Han ölmüş, Musa Çelebi serbest bırakılmıştı. Şehzade Mustafa'nın Timur'la beraber yahut daha önce Türkiye'den ayrılıp Semerkand'a gittiği sanılıyor; daha sonra, Timur'un ölümü üzerine Şehzade Mustafa'nın da esaretten kurtulduğu ve Türkiye'ye döndüğü yazılır tarih kitaplarında: İ.H. Uzunçarşılı'nın incelemesine göre Türkiye'ye dönen şehzade bir müddet Niğde'de kaldı. (Karamanoğlu'nun elindedir Niğde.) Şehzade Mustafa Niğde'den Bizans İmparatoru'na gidip, oradan da Eflâk'a geçti ve Prens'ten kendisine yardım edilmesini istedi. İmparator Manuel Mustafa'nın gerçek olduğuna inanmıştı. Bâyezid'in şehzadesinden istifade etmek, onu Çelebi Mehmed'e karşı kullanmak en tabii hakkı idi. Bunu büyük bir zevkle yerine getirmeye başladı.
İmparator Manuel açık artırma usulü ile en fazla verenin elinde kalacaktı. Çelebi Mehmed’in verecekleriyle Şehzade Mustafa'nın vaatlerini karşılaştırınca Mustafa tarafı ağır bastı. İmparator, Çelebi Mehmed'le aralarındaki dostluğu bir kenara atıverdi. Rumeli, iki kardeşin savaş alanı olacaktı. İmparator'un ve Eflâk Prensi'nin yardımına ilaveten Niğbolu Sancak Beyi Aydınoğlu Cüneyd Bey de Eflâk’a giderek Şehzade Mustafa'nın yanında yerini aldı. Durumdan haberdar olan Çelebi Mehmed harekete geçerek Selanik'te karşılaştılar. Acı ama olmuştur. İki kardeşin iki Türk ordusu çarpıştı ve Şehzade Mustafa tarafı yenildi. Çelebi Mehmed kardeşini yakalayamadı. Selanik Kalesi'ne sığınan Şehzade Mustafa imdat istedi. Çelebi Mehmed, kale kumandanından kaçakların teslimini dileyince, kumandan İmparator'a danışması gerektiğini söyledi. Sonra, imparatordan gelen cevap asîlânedir. -art niyet yoksa- der ki, "Sen benim evladım, ben de senin baban makamında olmayı kabul ederek ahdettik. Eğer ettiğin yemini tutmak istemiyorsan haksız olanları Allah'ın adaleti cezalandırır; bana iltica edenleri teslim hakkındaki teklifini yapmak değil, dinlemek bile istemem. Bununla beraber bizim itikat ettiğimiz ekanim-i Selaseye -Baba-Oğul-Ruhul kudüs- yemin ederim ki, hükümdarlığım devam ettikçe ve sen hayatta bulundukça Mustafa ile Cüneyt mahbus kalacaklardır." Sonra Çelebi Mehmed'le imparator arasında bir anlaşma yapılmış, bu iki şahıs Bizansa ait Limni Adası'na gönderilmiştir. Bu anlaşmaya göre Çelebi Mehmed Bizans'a para ödemeyi kabul etmiştir. Bu para Şehzade Mustafa ile Cüneyd Bey ve yanlarında bulunanların masraflarının karşılanması için yeterli bir meblağ idi. O günün rakamı ile yılda 300 000 akçe.
Bu mesele böyle kapandıktan sonra, iki hükümdarın münasebetleri normal seyrinde devam etti. Çelebi Mehmed Asya'ya geçmek ister. Yolu İstanbul'dan geçecektir. İmparator kabul eder. Bazı, Bizans büyüklerinin fırsattan istifade etmek istemelerini imparator reddeder. Törenle karşılanır Birinci Mehmed. Ve dostça görüşmelerden sonra İzmit'e hareket eder.

Sultan Birinci Mehmed'in Ölümü (1421)
Çelebi Mehmet 1421 ilkbaharında Edirne'ye döndüğünde hastadır. Gelen elçilerle görüşemiyor çünkü inme inmiştir kendisine. Padişah, kurtulamayacağını bilir. Vezirleri Bâyezid ile Çandarlızâde İbrahim ve Hacı İvaz Paşa'ları davet eder. Onlara, kendisi ölünce imparatorun şehzade Mustafa'yı serbest bırakacağını, bunun da yine karışıklığa sebebiyet vereceğini anlatır. Amasya'daki oğlu Murad gelene kadar öldüğü haberini kimsenin duymamasını vasiyet eder. Diğer oğulları Mustafa, Ahmet, Mahmut ve Yusuf'tan son ikisini biraz fazla düşünür herhalde, onlar için "Bizans İmparatoru'nu vâsi tayin ettiği rivayet edilir." Son sözleri olarak şunları yazar, İ.H.D. "Tiz ulu oğlum Murad'ı getirdün. Ben hod bu daşekten kurtulmazum. Murad gelmeden ben ölürüm. Memleket birbirine tokuşur. Tedarük idün. Benüm vefâtum duyulmaya."
İşte, bir Osmanlı Padişahı’nın -belki-son sözleri!
Bâyezid'in sonunda memleket tutuştu. Nelerin olduğu henüz hafızalarda. Neler olabileceğinin tahmini zor değil. İsa Çelebi, Süleyman Çelebi, Musa Çelebi nasıl öldü? Bunları bilmeyen yok. Osmanoğlu'nu anlamak için biraz fikretmek kâfi.
Hakk'ın rahmetine kavuştuğunda 1421 senesinin Mayıs ayıdır. O memleketini güllük gülistan olarak devralmamıştı, tesliminde de pek gülistan sayılmazdı ama her taraf güllerle dolu, baharın kokusu yurdun dağına taşına sinmişti.
Padişahlar ölür, padişahlar gelir. Devlet daimidir Ebed-Müddet alan odur. O'nun nizamı sarsılmasın diye alınır tedbirler ve fedakârlıklar. Yeri gelince evlat, kardeş baba feda edilir ona. Onda bütün milletin hakkı vardır. Padişahlar bir millet adına onu yönetir...
Vezirler hiç kimseye Sultan Mehmed'in öldüğünü belli etmeden Şehzade Murad'ın yolunu beklerken, etrafa padişahın ağzından emirler yayıyorlar, kimsenin şüphesini çekmemeye azami gayret ediyorlardı. 40 gün sonra Şehzade Murad Bursa'ya gelir, tahta oturur, ondan sonra ölüm beyan edilir... Çelebi Mehmed'in Bursa'ya getirilen naşı Yeşil Türbe'ye defnedilmiştir.
Çelebi Mehmed çetin mücadelelerle dolu ömrünü tamamladığı zaman 32 yaşında idi. Bunun 11 senesi müşterek, 8 seneye yakım tek başına hükümdarlıkla geçmişti. 13–14 yaşında, içine atıldığı çalkantılı denizde, mücadeleye daha fazla gücü yetmemiş, delikanlı denecek bir yaşta vefat etmişti. Oğlu Murad 17 yaşındadır.
Deha sahibi olduğu ve bu dehanın oğlu Murad'a da geçtiği söylenir. Çelebi Mehmed, devletin ikinci kurucusu sayılır. Ahlaken kavi, padişahların büyüklerinden biri olarak bilinen Çelebi Mehmed'in hayır hizmetleri de çoktur.
"Muhtelif muharebelerde kırk yara aldığı rivayet edilir" diyor, İsmail Hami Bey. Timur depremiyle elden çıkan toprakların büyük kısmını tekrar devlete kazandırmış, devlet eski seviyesine yaklaşmıştır.
Şimdi bütün yük Sultan Murad'ın genç omuzlarında; görelim neyler.
 
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt