Ali Rıza Paşa Hükümeti ve Amasya Mülakatı

  • Konbuyu başlatan Talebe
  • Başlangıç tarihi
  • Cevaplar 0
  • Görüntüleme 773

Talebe

Yönetici
Katılım
14 Şub 2021
Konular
547
Mesajlar
4,047
Tepkime puanı
10,674
Puanları
113
Meslek - Branş
Öğretmen - Tarih
Talebe Hakkında ek bir bilgi sağlanmamış.
Ali Rıza Paşa Hükümeti ve Amasya Mülakatı
Damat Ferit Paşa’nın hükümetten çekilmesi üzerine, Padişah tarafından hükümeti kurma görevi, siyasi hayatta fazlaca bir şöhreti olmayan, ancak namuslu ve vatansever kişiliğiyle tanınan Ali Rıza Paşa’ya verildi. Eski bir asker olan Ali Rıza Paşa 2 Ekim’de hükümeğtini kurdu. Bu hükümette “vatanın bütünlüğünü ve bağımsızlığını savunan ve işgallerin haksızlığını düşünen ve karşı olan” bakanlar vardı. Hatta Anadolu’daki Millî Mücadele Hareketi’ne ve Kuvağyı Milliye ‘ye sempati duyanlarda vardı. Bunlardan biri olan Mersinli Cemal Paşa, Harbiye Nazırı olmuş ve adeta Anadolu’nun İstanbul’daki ve hükümetteki sesi olmuştur.

Mustafa Kemal Paşa 2 Ö3 Ekim günü Ali Rıza Paşa’ya bir telgraf göndermiş ve yeni hükümetin kurulmasından duyulan memnuniyeti belirtmiş ve bazı hususları sadrazamın dikkatine sunmuştur. Bunlar:

1ğ Yeni hükümetin, Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde belirlenen ve kabul edilen esaslara ve milli teşkilatın gayelerine saygılı olması ve uyması.

2ğ Hükümetin, Millî Meclis’in (Meclis-i Mebusan) toplanmasına kadar, milletin geleceğiyle ilgili konularda düşmanlarımızla herhangi bir taahhüde girmemesi.

3ğ Paris’te toplanacak olan Barış Konferansına gönderilecek delegelerin, millî davayı gerçekten kavramış, milletin güvenini kazanmış, bilgili ve yetenekli kimselerden seçilmesi.

Mustafa Kemal Paşa, bu hususlara uyması halinde, Heyet-i Temsiliye’nin ve millî teşkilatların yeni hükümetin politikalarını destekleyeceğini belirtir.

Daha sonraki telgraflarda da; Hükümet’in yayınlayacağı bildirileri yayınlamadan önce bir suretinin Heyet-i Temsiliye’ye gönderilmesi; daha önceki hükümet döneminde Millî Mücadele’ye karşı çıkan bazı sivil ve askeri görevlerde bulunan kişilerin görevden alınması; yine önceki hükümet döneminde Millî Mücadele’ye karşı çıkmış olan bazı kişi ve nazırların cezalandırılması; basın üzerindeki sansürün kaldırılması; Millî Mücadele’ci veya Millî Mücadele’ye yakın olan bazı kişilerin Heyet-i Temsiliye’nin istediği görevlere getirilmesi istenir.

İstanbul Hükümeti ise karşılığında “...bu isteklerin bazılarını kabul etmekle beraber, Heyet-i Temsiliye’nin kendileriyle işbirliği yapmasını, İttihatçılıkla ilişkilerinin olmadıklarını, seçimlerin serbestçe yapılacağını ve hükümet işlerine karışmayacaklarını açıklamalarını” istiyordu.

Yazışmaların uzaması ve sonuç alınamayacağının anlaşılması üzerine İstanbul Hükümeti, Heyet-i Temsiliye ile doğrudan görüşmeyi uygun görür. Durumu Harbiye Nazırı Cemal Paşa 9 Ekim’de telgrafla Mustafa Kemal Paşa’ya bildirir. İstanbul Hükümeti’ni Bahriye Nazırı Salih Paşa’nın temsil edeceğini söyler. Ayrıca Paşa’nın rahatsızlığından dolayı, görüşme yerinin mümkün olduğunca deniz ulaşımına yakın olmasını ister. Sonra da Heyet-i Temsiliye’den kimlerle ve nerede buluşacaklarının tasarlandığını sorar.

Ertesi gün Mustafa Kemal Paşa yer olarak Amasya’yı tespit ettiklerini, Heyet-i Temsiliye’den ise kendisiyle birlikte Rauf ve Bekir Sami Beylerin de katılacaklarını Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya bildirir. Böylece Amasya’da buluşmak üzere Bahriye Nazırı Salih Paşa ve beraberindeki heyet 15 Ekim’de gemiyle İstanbul’dan, 16 Ekim’de de Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Sivas’tan yola çıkar.

Görüşmeler için Mustafa Kemal Paşa 18 Ekim’de Amasya’ya gelmiş, Salih Paşa ise19 Ekimde gelmişti. 20 Ekim’de başlayıp üç gün süren görüşmelerde üçü açık ve imzalı, ikisi ise gizli ve imzasız olmak üzere toplam beş protokol kabul edilmiştir.

21 Ekim’de imzalanan birince protokol’de Salih Paşa’nın istekleri olup şunlardan oluşuyordu: “Ordunun siyasetle uğraşmaması, İttihatçılığın memlekette tekrar uyanmaması, hükümeti küçük düşürecek muamelelerde bulunulmaması, muhalefetleri yüzünden tutuklananları serbest bırakılması, taşkın gösterilerden ve asayişi bozacak hallerden sakınılarak hükümetin aleyhinde yazı yazılmaması”

22 Ekim günü imzalanan ikinci protokolde ise “Hilafet ve Saltanat hakkında karşılıklı teminatlar verilmiş ve Sivas Kongresi’nin kabul ettiği kararlar görüşülmüştür. Ayrıca Meclis’in İstanbul dışında bir yerde toplanması konusu ele alınmış, ancak Salih Paşa kendi görüşü olarak bunu kabul edebileceğini, hükümetinin adına bu konuda bir şey söyleyemeyeceğini belirtmiştir. (Rauf Bey hatıralarında Meclis’in Bursa’da toplanmasına karar verdiklerini veya anlaştıklarını belirtmektedir)

Üçüncü protokolde ise “mebus seçimlerinin serbest bir şekilde yapılacağından bahsedilerek Heyet-i Temsiliye’nin, seçimlerin yapılmasına müdahale etmemesi karara bağlanmıştır.

Gizli olarak kabul edilen dördüncü protokolde ise şu hususlar bulunmaktaydı: “Bazı komutanların ordudan çıkarılmasına ve bir kısım subayların Harp Divanı’na verilmelerine dair Padişah iradeleri ve diğer emirlerin düzeltilmesi; Malta’ya sürgüne gönderilenlerin Türk mahkemelerinde yargılanmalarının sağlanması; İzmir’in işgalden kurtarılması için çalışmalar yapılması; yabancı parasıyla satın alınmış cemiyetlerin ve gazetelerin faaliyetlerine son verilmesi; Kuvağyı Milliye’nin güçlendirilmesinin sağlanması; Millî Mücadele’ye katılmış ve hizmet eden memurların her tarafta tam bir sükunet ve güvenlik sağlanıncaya kadar görevlerinden alınmamalarının sağlanması”.

Beşinci ve son protokolde ise Paris Barış Konferansına gönderilecek Türk heyetinin tespiti yapılmıştır. Buna göre Tevfik Paşa’nın başkanlığında bir heyetin gönderilmesi kararlaştırılmıştır.

Amasya’daki görüşmelerin sona ermesiyle Salih Paşa ve heyeti hemen İstanbul’a dönmüş, Mustafa Kemal ve beraberindekiler birkaç gün daha Amasya’da kalmışlar ve 27 Ekim’de Sivas’a gitmek üzere Amasya’dan ayrılmışlardır.

Amasya Mülâkatı’nın en önemli sonucu “Tanınma”dır. Şimdiye kadar yönetimi elinde tutan, Millî Mücadele Hareketi’ni engellemeye çalışan ve İtilâf devletlerinin her dediğine boyun eğen İstanbul yönetimi, Salih Paşa gibi bir bakanını asi, maceraperest saydığı Mustafa Kemal Paşa’nın ayağına göndermekle, Millî Mücadele Hareketi’ni ve bu hareketin liderini tanımış oluyordu. Ayrıca “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”ni tanıyordu. Böylece Millî Mücadele hareketi Amasya’da meşrulaştığı gibi, bu hareketin haklılığı da ortaya çıkmıştır.

Amasya Mülâkatı’nda seçimlerin yapılarak Millî Meclis’in açılmasının kararlaştırılmasıyla, milletin yönetimde söz sahibi olması başlamıştır. Böylece İstanbul Hükümeti, Anadolu’nun daha fazla ve daha sıkı denetimi altına girecektir

Amasya Mülâkatı ile ülke genelinde, müdahalesiz ve serbest bir şekilde seçimlerin yapılması kararlaştırılmış ve gerçektende yapılan seçimlerle Millî Meclis’e girecek adaylar belirlenmeye başlanmıştı.

Salih Paşa, Millî Meclisin İstanbul dışında bir yerde toplanmasını kendi kişisel kanaati olarak benimsemişti. Ancak İstanbul’a döndüğünde İtilâf devletlerinin tutumundan ve Padişahın isteksiz davranışları yüzünden meclisin İstanbul’un dışında toplanması uygun görülmemişti.

Bu mülâkatın bir diğer sonucu, ilk defa olarak İstanbul basını Millî Mücadele Hareketi ile büyük çapta ilgilenmiş ve lehine bir çok yazılar yazmıştır. Nitekim Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da yayınlanan Tasvir-i Efkâr, Vakit, Akşam, Türk Dünyası ve İstiklâl gazeteleriyle yazışmalar yapmış, Tasvir muhabiri Ruşen Eşref Bey’le bir mülakatta bulunmuştur. Ayrıca Salih Paşa ile birlikte İstanbul’a dönen Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliye üyesi Kara Vasıf Bey de İstanbul’da İkdam gazetesine “millî teşkilat” hakkında bilgiler vermiştir

Amasya Mülâkatı ile, Heyet-i Temsiliye’nin Anadolu’da prestiji ve nüfuzu artmıştır. Mustafa Kemal’e ve Millî Mücadele hareketine olan güven ve sadakat çoğalmıştır. Bu durum, kararsızların kazanılmasına, taraftarların çoğalmasına ve kaynaşmalarına yol açmıştır.

Amasya Mülâkatının bir diğer sonucu ise, işgalci devletler üzerinde etki yapması ve onları telaşa düşürmesidir. Böyle bir yakınlaşmayı kendi politikalarına ve menfaatlerine aykırı gören bu devletler Ali Rıza Paşa Hükümetine olumsuz davranacaklar, baskı altına almaya çalışacaklar, hatta Harbiye Nazırı Mersinli Cemal Paşa ile Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa’yı görevlerinden uzaklaştırmak isteyeceklerdir.

Amasya Mülâkatı ile imzalanan protokollere her iki tarafın da tam anlamıyla riayet etmediğini söyleyebiliriz. Zaten o günkü şartlar altında bu protokollerin harfiyen yerine getirilmesi mümkün değildi. Aslında Amasya Mülâkatı sonunda varılan anlaşma görünüşte bir barıştır, ama geçici bir barış, özünde ise iki tarafın birbirine üstünlük sağlama girişimidir. Mustafa Kemal Paşa’nın dediği gibi “ kapanan bu ilk safha, Millî Mücadele’nin lehine kapanmıştır. Bu mülâkattan sonra Anadolu artık İstanbul’a tabi değil, hakim duruma geçecektir.​
 

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt