Defterdar

Defterdar

“Defter Tutan” manâsında Osmanlılar'da devletin bütün malî işlerine nezaret eden ve günümüzde Maliye Bakanına karşılık olan memur
.

Osmanlılarda malî teşkilat ilk defa, Sultan Birinci Murad Han zamanında kurulmuş ve zaman içinde tekâmül etmiştir. Fatih Kanunnâmesi, Abdurrahman Paşa ve Eyyûbî Efendi Kanunnâmelerinde defterdar, devlet hazinesini padişaha vekâleten idare eden memur olarak görülmektedir. Bu kanunnâmelere göre dış hazine ve maliye kayıtlarının açılıp kapanması defterdarın eliyle yapılırdı.

Defterdarın şahsî gelir kaynakları şöyleydi: Dirlik olarak has verilirse, bu 600.000 akçelik timar olur veya hazineden maaş alacaksa 150.000 ilâ 200.000 akçe arasında ödeme yapılırdı. Ayrıca iltizam ve emanet usulüyle idare ettiği haslardan imza hakkı ismiyle 100.000 akçede 1000 akçe alırdı. Bundan başka hazineye giren paradan binde yirmi ve padişaha gelen hediye ve haraç ile ağnam vergisinden de hisse alırdı.

Başdefterdârın derecesi 15. asırda beylerbeyi ile aynı idi ve vezirlerden bir rütbe aşağı idi. Bu dönemde dört vezir olduğu bilindiğine göre defterdarın teşkilât içindeki önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Sultan İkinci Bayezid’e kadar bir baş defterdar ve maiyetinde hazine ve mal defterdarı vardı. Fakat Osmanlı ülkesinin genişlemesi ile, bu memuriyet Anadolu ve Rumeli Defterdarlığı olmak üzere ikiye ayrıldı.

Yavuz Sultan Selim’in, devleti doğuya ve güneye genişletmesi, buradaki malî işleri idare edecek ve merkezi Halep’te olan “Arap-Acem Defterdarlığının tesisini zarurî kıldı. Böylelikle defterdar sayısı üçe çıktı. Bunlar rütbelerine göre, senede hazineden Rumeli Defterdarı (Şıkk-ı Evvel Defterdarı) 160.000 akçe, Anadolu Defterdarı (Şıkk-ı Sâni Defterdarı) 140.000 akçe, Arap-Acem Defterdarı ise 130.000 akçe maaş alırlardı. Eyaletlerde yarı müstakil kenar defterdarlarından gelen ve sorulan meseleler başdefterdar vasıtasıyla padişaha arz edilirdi.

Sultan Üçüncü Mehmed zamanında Tuna havzası haslarına bakmak üzere Şıkk-ı Sâlis Defterdarlığı kurulmuş, fakat kısa süre sonra lâğvedilmiştir. On altıncı asrın ikinci yarısında da Arap-Acem Defterdarlığı kaldırılmış ve bunun yerine geçmek üzere Diyarbakır, Şam, Erzurum, Trablus ve Halep eyaletleri için birer defterdarlık ihdas edilmiştir. 1584’te ise Anadolu Defterdarlığı; Anadolu, Karaman ve Sivas kenar defterdarlığı olarak üç kaleme ayrıldı.

Nizâm-ı Cedîd’in kurulmasıyla Sultan Üçüncü Selim Han devrinde Şıkk-ı Sâni Defterdarı, yeni kurulun Nizâm-ı Cedîd Hazinesine memur olmuş ve idare ettiği İrâd-ı Cedîd Hazinesinden dolayı İrâd-ı Cedîd Defterdarı ismi verilmiştir.

Malî muameleler ve şikâyetler, “Defterdar Kapısı” denilen Defterdar Dîvânında halledilirdi. Bütün malî hükümler, burada yazılır ve her defterdar, kendi dairesinden çıkan hükmün arkasına imzasını atardı. Fakat 17. asrın ortasında maliyeden çıkan bütün hükümlere yalnız Başdefterdarın kuyruklu imzasının konulması ve Defterdar Kapısında sadece onun mukataa tevcih etmesi kanun oldu. Maliye kalemlerine memur alınması, Şıkk-ı Evvel Defterdarının padişaha arzı ile yapılırdı. On yedinci asırdan itibaren, diğer iki defterdar sadece şekilde kalmıştır.

Fatih Kanunnâmesi’ne göre, Başdefterdarlığa sadece mal veya hazine defterdarı, şehremini ve 300 akçe yevmiyeli kadılardan tayin yapılırken, sonraki devirlerde ikinci defterdar, başmuhasip kalemi reisi, hattâ maliye ile ilgisi olmayan devlet adamlarından tayinler yapıldığı görülmüştür.

Her üç defterdar da Dîvân-ı Hümâyûn âzâsıydı ve bütün toplantılara katılırlardı. Dîvânhâne’de kazaskerlerin altında ve sadrazamın solunda otururlardı. Arz günlerinde vezirlerle beraber, tek olarak padişahın yanına girer ve malî konularla ilgili maruzatta bulunurdu. Malî konularda Başdefterdar padişahla görüşmeden önce, sadrazamın görüşünü almak zorundaydı. Başdefterdar, her akşam aldığı hazine muamelelerine dair icmallere dayanarak, haftada 2-3 gün sadrazama malumat verirdi.

Padişah veya sadrazam sefere gittiğinde, maliye ve hazine defterdarı ile birlikte Başdefterdar da gider, yerine merkezdeki işleri yürütmek üzere ikinci defterdar veya münâsip bir başkası vekil olarak kalır ve bu vekile Rikâb-ı Hümâyun Defterdârı adı verilirdi.

Defterdarlık, 1838’de kaldırılmış ve bu memuriyetin vazifesini görmek üzere Maliye Nezâreti tesis edilmiş, ilk Maliye Nazırı olarak da Nâfiz Paşa tayin edilmiştir.
 
SON KONULAR
Danişmendname bởi Talebe,
Dominyon bởi Tarih Öğretmeni,
Dogma bởi Tarih Öğretmeni,
Diktatörlük bởi Tarih Öğretmeni,

Bu konuyu görüntüleyen kullanıcılar

Geri
Üst Alt